قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اَلشَّهِيدُ لَا يَجِدُ مَسَّ الْقَتْلِ إِلَّا كَمَا يَجِدُ أَحَدُكُمُ الْقَرْصَةَ يُقْرَصُهَا. (ن)
رسول الله ( ﷺ ) بيوردولر : شهيد ، أؤلدرلمسنك آجسنى آنجق برينزك قارنجانك عصرماسندان هستديكى ( آجى قدار هسدر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “ Şehit, öldürülmesinin acısını, ancak birinizin karıncanın ısırmasından hissettiği (acı) kadar hisseder.”
(Sünen-i Nesâî)
Hicrî: 06 Safer 1443 Fazilet Takvim
EŞ-ŞEYH YÛSUF HEMEDÂNÎ (K.S.)
Silsile-i Sâdât’ın sekizinci halkası olan Yûsuf Hemedânî (k.s.) Hazretleri Hicrî 440 (M. 1048) senesinde İran’ın Hemedan şehrinde doğdu. Künyesi Ebû Yakûb’dur. İmâm-ı Âzam Hazretlerinin torunlarındandır.
Yûsuf Hemedânî Hazretleri zâhirî ilimlerde kemâl mertebesine ulaştıktan sonra ibadet ve mücâhede yolunu seçti ve Silsile-i Sâdât’ın yedinci halkası olan Ebû Ali Fârmedî (k.s.) Hazretlerine intisâb edip seyr ü sülûkünü tamamladı.
Yaya olarak otuz yedi defa hacca gitmişti. Tefsir, hadîs, fıkıh, usûl ve fürûa dâir yedi yüz kitap metni ezberlemişti. Yedi bin putperestin Müslüman olmasına vesile olmuştu. Hayatının sonuna doğru Semerkand’a geldi. Her ayın başında Semerkand halkını ve âlimlerini davet eder, ilmî sohbetler yapardı. Çarşı pazarda hazırlanmış yemekleri yemezdi.
Muhyiddîn-i Arabî Hazretleri bir kitabında şöyle anlatır: Şeyh Evhadüddîn Hâmid el-Kirmânî, Konya’daki evime geldi ve şu kıssayı anlattı:
Yûsuf Hemedânî (k.s.), altmış yıldan fazla irşad ve meşîhat makamında bulunmuştur. Bir gün âdeti üzere zâviyesinde otururken gönlüne zâviyeden dışarıya çıkma arzusu düştü. Hâlbuki Cuma namazı dışında dışarıya çıkmak pek âdeti değildi. Nereye gideceğini bilmese de bu düşünce ağır basıyordu. Merkebine bindi ve Hak Teâlâ’nın dilediği yöne götürmesi için yularını serbest bıraktı. Merkep, şehrin dışına kadar kendi kendine gitti. Uzakta, harab bir mescidin yanına geldi ve orada durdu. Yûsuf Hemedânî (k.s.) Hazretleri merkepten indi ve mescide girdi. İçeride başını önüne eğmiş bir genç gördü. Bir müddet sonra genç başını kaldırdı ve Hemedânî (k.s.) Hazretlerine baktı. Ondan, müşkil bir meselesi olduğunu ve onu halletmesini istedi. Genç, meseleyi anlattı ve Şeyh Hazretleri gencin meselesini -Allâh’ın izni ile- halletti. Sonra o gence, “Ey evlat! Her ne zaman bir müşkilin olursa zâviyeme gel, müşkilinin hallini iste.” dedi.
Muhyiddîn-i Arabî Hazretleri bu kıssayı anlattıktan sonra dedi ki: “Bu hâdiseden, sadık bir mürîdin de, sadakati sebebiyle şeyhini kendine celbedebileceği anlaşılır.”
Hicrî: 06 Safer 1443 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder