22 Mart 2020 Pazar

UHUD GAZÂSI (M. 625) -1-




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَعَانَ مُجَاهِدًا فِي سَبِيلِ اللهِ أَوْ غَارِمًا فِي عُسْرَتِهِ أَوْ مُكَاتَبًا فِي رَقَبَتِهِ أَظَلَّهُ اللهُ فِي ظِلِّهِ يَوْمَ لَا ظِلَّ إِلَّا ظِلُّهُ. (حم)
رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر   ،:  "  كيم ، الله يولنده جهاد أدن بر مجاهده ويا صقنطى حالنده بولونان بر بورجلويه ويا أفندسندن حريتنى آلمق أؤزه ره آنلاشان كوليه حريتنى آلما حصوصنده ياردم أدرسه الله تعالى او كشي ، باشقه هجبر كولكنيك بولنماديغى كون ، ( آرشنيك ) كولكسنده كولكلنديرير   ."

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kim, Allah yolunda cihâd eden bir mücâhide veya sıkıntı hâlinde bulunan bir borçluya veya efendisinden hürriyetini almak üzere anlaşan köleye hürriyetini alma hususunda yardım ederse Allâhü Teâlâ o kişiyi, başka hiçbir gölgenin bulunmadığı gün, (Arş’ının) gölgesinde gölgelendirir.” 
(M. Ahmed)

Hicrî:   27   Recep   1441  Fazilet Takvimi

UHUD GAZÂSI (M. 625) -1-


Uhud Gazâsı, hicretin üçüncü senesinde Mekke müşrikleri ile yapılmıştır. Müşrikler, Bedir’de mağlup olunca tekrar harb hazırlıklarına giriştiler. Kureyş’in ileri gelenlerinden Ebû Süfyan, kâfilesindeki malların hepsini sattı. Bütün meblağ elli bin altın oldu. Bununla 3.000 kişi topladılar. 700’ü zırhlı, 200’ü atlı idi.
Hak Celle ve Alâ Hazretleri: “Şüphe yok ki Allah yolundan men etmek için mallarını sarf edenler, onu yine sarf edecekler, sonra bu kendilerine yürek acısı olacak, nihâyet mağlûb olacaklar ve küfürlerinde ısrar edenler toplanıp cehenneme sevkedilecekler.” meâlindeki Enfâl Sûresi’nin 36. âyetini bunlar hakkında inzâl buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile harb etmeye ittifak eden Kureyşliler, Mekke’den hareket edip Medine’nin yakınındaki Zülhuleyfe’ye geldiler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Medine’de kalmak yahut Uhud’a çıkmak hususunda ashâbı ile istişâre etti. Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları ile Bedir Harbi’ne yetişememiş ve Uhud’da şehit olacakları takdir edilmiş olanlar, düşmanın karşısına çıkmak için ısrar ettiler.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) zırhını giydi. Çıkmakta ısrar edenler “Resûlullâh’a vahiy gelirken ona karşı kendi görüşümüzde ısrara kalkıştık” diye pişman oldular ve “Yâ Resûlallah, ne görüşte isen öyle yap” dediler. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) de “Bir peygambere, zırhını giyince artık harb etmeden onu çıkarması yaraşmaz” buyurdu.
Daha sonra İslam ordusu, Uhud’a varıp vadinin bir tarafında konakladı ve arkasını Uhud Dağı’na verdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Abdullah bin Cübeyr’e (r.a.) bir tepeyi gösterip onu okçulara kumandan yaptı: “Bizi müdâfaa ediniz, arkamızdan gelmesinler. Sakın buradan çıkmayınız, dönenleri takip etmeyiniz” buyurdu.
İki taraf buluştuğu sırada Müslümanların safında bulunan münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy, yanındaki üç yüz kadar münâfıkla beraber ordudan ayrılıp Medine’ye döndü. Kalan yedi yüz Müslüman, Cenâb-ı Hakk’ın yardımı ile üç bin kadar düşmanı hezimete uğrattı.
Hicrî:   27   Recep   1441  Fazilet Takvimi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder