قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَرَرْتُ عَلَى مُوسَى لَيْلَةَ
أُسْرِيَ بِي عِنْدَ الْكَثِيبِ الْأَحْمَرِ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي
قَبْرِهِ. (م)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " يوروتلديكم
كجه ( يعنى معراج كجه سى ) قزل بر تبه نيك ياننده موسى عليه السلامه اوغرادم . او
قبرنده آياقته نماز قلمقده إيدى ."
Resûlullah Efendimiz
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Yürütüldüğüm gece (yani Mirac gecesi)
kızıl bir tepenin yanında Mûsâ Aleyhisselâm’a uğradım. O, kabrinde ayakta namaz
kılmakta idi.”
(Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 24 Recep 1441 Fazilet
Takvimi
İSRÂ VE MİRAC’IN BAZI HİKMETLERİ
Allâhü Teâlâ şöyle buyurmuştur (meâlen): “Kulunu (Muhammed Aleyhisselâm’ı) bir gece Mescid-i Harâm’dan o çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya -ona âyetlerimizden gösterelim diye- yürüten o Sübhân’dır (bütün noksan sıfatlardan münezzehtir)...” (İsrâ Sûresi, âyet 1)
Bu âyet-i kerîmenin tefsirinde tasavvuf ehlinden bazıları dediler ki: Hazret-i Allâh’ın burada ‘nebîsini’ yahut ‘resûlünü’ değil de ‘kulunu’ buyurması, kullukta kemâle eren herkesin İsrâ’dan ve Mirac’dan manen nasibdâr olacağına işâret içindir.
İsrâ, geceye mahsus kılındı. Çünkü gece, Allâhü Teâlâ’ya münâcât ve ona ulaşma vaktidir. Zîrâ Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Makâm-ı Mahmûd’a ulaşması, gecenin bir vaktinde kılınacak olan teheccüd namazına bağlı kılınmıştır.
İmam Kuşeyrî Hazretleri buyurdular ki: “Cenâb-ı Hak, bütün insanlar kendisinden ibâdeti (ve kulluğu) öğrensin diye Resûlünü gönderdi. Sonra melâike-i kirâm da ibâdetin âdâbını ondan öğrensin diye onu semâya yükseltti.”
Allâhü Teâlâ buyuruyor ki (meâlen): “(Peygamberin) göz(ü, gördüğünden) şaşmadı, (onu) aşmadı da.” (Necm Sûresi, âyet 17). Yani o, İsrâ gecesi sağa veya sola iltifât etmedi; geçtiği makamlara, yapılan ikramlara aslâ tamah etmedi. O gece, şahsî bütün talep ve ihtiyaçlardan uzak durdu. Bu sebeple de Allâhü Teâlâ, onu, zâtını müşâhede etmekle şereflendirdi ki talep etmesine rağmen Mûsâ Aleyhisselâm’ı bundan men etmişti.
Kulunu semâya yükseltmekle zâtının bir mekânda olduğu zannedilmesin için “O Sübhân” buyurmuştur ki, Allâhü Teâlâ zamandan, mekândan ve cihetten münezzehtir. Bütün mevcûdât, onun kudreti yanında hardal tanesi kadar bile değildir.
Mirac’ın, Mescid-i Aksâ’dan başlaması ise İbrâhim, Mûsâ ve Îsâ (Aleyhimüsselâm) gibi birçok peygamberin makâmının orada bulunduğu ve bu peygamberlerin ruhlarına tecellî eden nûr-ı ilâhînin bereketi ile orada hâsıl olan büyük mûcizeler sebebiyledir.
Bu âyet-i kerîmenin tefsirinde tasavvuf ehlinden bazıları dediler ki: Hazret-i Allâh’ın burada ‘nebîsini’ yahut ‘resûlünü’ değil de ‘kulunu’ buyurması, kullukta kemâle eren herkesin İsrâ’dan ve Mirac’dan manen nasibdâr olacağına işâret içindir.
İsrâ, geceye mahsus kılındı. Çünkü gece, Allâhü Teâlâ’ya münâcât ve ona ulaşma vaktidir. Zîrâ Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Makâm-ı Mahmûd’a ulaşması, gecenin bir vaktinde kılınacak olan teheccüd namazına bağlı kılınmıştır.
İmam Kuşeyrî Hazretleri buyurdular ki: “Cenâb-ı Hak, bütün insanlar kendisinden ibâdeti (ve kulluğu) öğrensin diye Resûlünü gönderdi. Sonra melâike-i kirâm da ibâdetin âdâbını ondan öğrensin diye onu semâya yükseltti.”
Allâhü Teâlâ buyuruyor ki (meâlen): “(Peygamberin) göz(ü, gördüğünden) şaşmadı, (onu) aşmadı da.” (Necm Sûresi, âyet 17). Yani o, İsrâ gecesi sağa veya sola iltifât etmedi; geçtiği makamlara, yapılan ikramlara aslâ tamah etmedi. O gece, şahsî bütün talep ve ihtiyaçlardan uzak durdu. Bu sebeple de Allâhü Teâlâ, onu, zâtını müşâhede etmekle şereflendirdi ki talep etmesine rağmen Mûsâ Aleyhisselâm’ı bundan men etmişti.
Kulunu semâya yükseltmekle zâtının bir mekânda olduğu zannedilmesin için “O Sübhân” buyurmuştur ki, Allâhü Teâlâ zamandan, mekândan ve cihetten münezzehtir. Bütün mevcûdât, onun kudreti yanında hardal tanesi kadar bile değildir.
Mirac’ın, Mescid-i Aksâ’dan başlaması ise İbrâhim, Mûsâ ve Îsâ (Aleyhimüsselâm) gibi birçok peygamberin makâmının orada bulunduğu ve bu peygamberlerin ruhlarına tecellî eden nûr-ı ilâhînin bereketi ile orada hâsıl olan büyük mûcizeler sebebiyledir.
(el-Bahru’l-Medîd)
Hicrî: 24 Recep 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder