12 Mart 2020 Perşembe

ASHÂB-I KİRÂM’A TÂBİ OLMAK



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَكْرِمُوا أَصْحَابِي فَإِنَّهُمْ خِيَارُكُمْ. (عب)
رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر   ،:  "  آصحابمه حرمت أدينز . زيرى اونلر ، سزيك أك خيرلى لرينزدر  ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ashâbıma hürmet ediniz. Zîrâ onlar, sizin en hayırlılarınızdır.” 
(Musannef-i Abdurrezzâk)
Hicrî:   17   Recep   1441  Fazilet Takvimi 

 

ASHÂB-I KİRÂM’A TÂBİ OLMAK


İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuşlardır:
Yetmiş üç fırkadan her bir fırka, kendilerinin şer’-i şerîfe (İslâm dînine) tâbi olduklarını iddiâ ediyorlar ve fırka-ı nâciyenin (âhiret saâdetine ulaşan yegâne topluluğun) kendileri olduğuna kat’î olarak hükmediyorlar. “…Her tâife, kendi yanlarında olana güvenmektedirler.” meâlindeki Rûm Sûresi’nin 32. âyet-i celîlesi onların bu hâlinin şâhidi ve delîlidir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) fırka-ı nâciyeyi diğer fırkalardan ayırmak üzere beyân ettiği: “Onlar benim ve ashâbımın yolu üzere olanlardır.” hadîs-i şerîfinde zât-ı şerîflerini zikretmeleri kâfî iken Ashâb-ı Kirâm’ı da burada zikretmeleri, “Muhakkak benim yolum, ashâbımın yolunun aynısıdır.” ve “Kurtuluşun ancak onların yoluna tâbi olmaya bağlı olduğu” hakîkatlerini bildirmek için olması mümkündür. Nitekim Allâhü Teâlâ buyurmuştur ki (meâlen): “Her kim Allâh’ın resûlüne itâat ederse Allâh’a itaat etmiş olur. Her kim de senden yüz çevirirse (sen de onlardan yüz çevir). Çünkü biz seni onların üzerine muhâfız göndermedik.” (Nisâ Sûresi, âyet 80) Böyle olunca resûlüne itâat bizâtihî Allâhü Teâlâ’ya itâat olmuştur. Resûlüne muhâlefet ise Allâhü Teâlâ’ya isyânın ta kendisi olmuştur.
Allâhü Teâlâ, kendisine îman ve itâatı, resûlüne itâattan ayrı zanneden bir kavmin hâlinden haber vermiş ve onların kâfir olduklarına hükmetmiştir. Bu hususta âyet-i kerîmede şöyle buyurulmuştur (meâlen): “Allâhü Teâlâ ile peygamberlerinin arasını (îmanda) ayırmak isterler ve ‘Bazısına imân eder ve bazısını inkâr eyleriz’ derler.” (Nisâ Sûresi, â. 150)
Ashâb-ı Kirâm’ın (r.anhüm) yoluna tâbi olmaksızın Peygamberimize (s.a.v.) tâbi olma iddiâsı da bâtıl bir davâdır. Bilakis bu tâbi olma iddiası, hakîkatte Resûlullâh’a (s.a.v.) itâatsizliğin ta kendisidir. Böyle bir yolda, kurtuluş ümidi ne gezer! “Ve sanacaklardır ki muhakkak kendileri bir şey (hakîkat) üzerindedirler. Haberiniz olsun, şüphe yok ki onlar, yalancılardır.” meâlindeki Mücâdele Sûresi’nin 18. âyet-i kerîmesi onların bu hâline mutâbıktır. Şüphe yok ki onun ashâbına (aleyhi ve aleyhimüssalâtü vesselâm) tâbi olmaya yapışanlar, Ehl-i Sünnet ve Cemâat fırkasıdır. Allâhü Teâlâ sa’ylerini meşkûr eylesin (gayretlerini kabul buyursun) ve fırka-ı nâciye ancak onlardır. 
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1, m. 80)
Hicrî:   17   Recep   1441  Fazilet Takvimi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder