قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّمَا مَثَلُ صَاحِبِ
الْقُرْآنِ كَمَثَلِ صَاحِبِ الْإِبِلِ الْمُعَقَّلَةِ، إِنْ عَاهَدَ عَلَيْهَا
أَمْسَكَهَا وَإِنْ أَطْلَقَهَا ذَهَبَتْ. (ك)
رسول
الله أفندمز ( ﷺ )
بيوردولر ،: " صاحب قرآنيك ( حافط يك ) مثال ، باغلى بر دوه
نيك صاحبنيك مثال كبى در . دوه صاحب ، دوه سنى كوزترسه اونى طوطا بلر . اونه مقيد
اولمازسه قاجار كيدر ."
Resûlullah Efendimiz
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Sâhib-i Kur’ân’ın (hâfızın) misâli,
bağlı bir devenin sahibinin misâli gibidir. Deve sâhibi, devesini gözetirse onu
tutabilir. Ona mukayyed olmazsa kaçar gider.”
(Müttefekun Aleyh)
Hicrî: 16 Muharrem 1441 Fazilet
Takvimi
İLİM ÖĞRENMEYE UZAKLIK MÂNİ DEĞİLDİR
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:
“Siz Çin’de bile olsa ilmi talep ediniz. Çünkü her bir Müslüman üzerine ilmi talep etmek farzdır.”
“Ve muhakkak melâike-i kirâm, (kişinin) talep ettiği ilmine râzı olarak ilme ikram ve hakkına hürmet ve talebeye tevâzu‘ için kanatlarını sererler.”
Bu hadîs-i şerîfte ‘Çin’ buyurulması uzaklıktan kinâyedir, uzaklığı ifâde etmek içindir. Yâni ilim öğrenmeyi terk etmeye herhangi bir özür yoktur. Uzakta da olsa yakında da olsa ilim talep etmek farzdır. Yakın civârda ilim talep etmek zorlaştığı zaman, ilim öğrenmek kasdıyla yola çıkmak ve uzak diyarlara gidip ilim öğrenmek lazım gelir. Câhilliği meşru kılacak hiçbir mâni yoktur.
Câbir bin Abdullah Hazretlerinin (radıyallâhü anhümâ) ilim talep etmek için (o zamandaki şartlarda) Medîne-i Münevvere’den Kâhire’ye gittiği rivâyet olunmuştur.
Hadîs-i şerîfte zikredilen “Melâike-i kirâm, ilim talep eden için kanatlarını sererler.” ifadesindeki kanadını sermekten maksat “Melekler o ilim meclisine inerler, orayı (ilmi öğrenen ve öğretenlerin etrafını) sararlar. O mecliste huzur husûle gelir ve öğretilen ilmi dinlemek ve öğrenmek hâsıl olur.” manasınadır. Bazıları da “Melekler, ilim talebesine tâzim ve tekrîm (saygı) ile tevâzu gösterirler.” demişlerdir.
“Siz Çin’de bile olsa ilmi talep ediniz. Çünkü her bir Müslüman üzerine ilmi talep etmek farzdır.”
“Ve muhakkak melâike-i kirâm, (kişinin) talep ettiği ilmine râzı olarak ilme ikram ve hakkına hürmet ve talebeye tevâzu‘ için kanatlarını sererler.”
Bu hadîs-i şerîfte ‘Çin’ buyurulması uzaklıktan kinâyedir, uzaklığı ifâde etmek içindir. Yâni ilim öğrenmeyi terk etmeye herhangi bir özür yoktur. Uzakta da olsa yakında da olsa ilim talep etmek farzdır. Yakın civârda ilim talep etmek zorlaştığı zaman, ilim öğrenmek kasdıyla yola çıkmak ve uzak diyarlara gidip ilim öğrenmek lazım gelir. Câhilliği meşru kılacak hiçbir mâni yoktur.
Câbir bin Abdullah Hazretlerinin (radıyallâhü anhümâ) ilim talep etmek için (o zamandaki şartlarda) Medîne-i Münevvere’den Kâhire’ye gittiği rivâyet olunmuştur.
Hadîs-i şerîfte zikredilen “Melâike-i kirâm, ilim talep eden için kanatlarını sererler.” ifadesindeki kanadını sermekten maksat “Melekler o ilim meclisine inerler, orayı (ilmi öğrenen ve öğretenlerin etrafını) sararlar. O mecliste huzur husûle gelir ve öğretilen ilmi dinlemek ve öğrenmek hâsıl olur.” manasınadır. Bazıları da “Melekler, ilim talebesine tâzim ve tekrîm (saygı) ile tevâzu gösterirler.” demişlerdir.
(İhyâu Ulûmiddîn)
İPEK, ALTIN VE GÜMÜŞ KULLANMANIN HÜKMÜ
Erkeğe ipek elbise giymek haramdır. Ancak elbisenin üzerinde dört parmak miktarı ipek bulunmasında bir mahzur yoktur. Kadına ise ipek elbise giymek helâldir.
Erkeğe her türlü altın, gümüş, demir ve bakır ile süslenmek haramdır. Sadece gümüş yüzük kullanması ve yüzüğün taşını tutan kısmının altın olması helâldir. Kadına ise altın ve gümüşle süslenmek câiz olup, demir ve bakır gibi şeylerle süslenmek haramdır.
Erkeğe her türlü altın, gümüş, demir ve bakır ile süslenmek haramdır. Sadece gümüş yüzük kullanması ve yüzüğün taşını tutan kısmının altın olması helâldir. Kadına ise altın ve gümüşle süslenmek câiz olup, demir ve bakır gibi şeylerle süslenmek haramdır.
(Dürer, Molla Hüsrev)
Hicrî: 16 Muharrem 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder