11 Eylül 2019 Çarşamba

SAHÂBE-İ KİRÂMIN FAZÎLETİ



قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَالَّذِينَ جَاؤُ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْاِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِى قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذِينَ اٰمَنُوا رَبَّنَا اِنَّكَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ. (سورة الحشر،
١۰ )
الله تعالى بيوردى ( مئآلا ) : "   و اونلاردان ( آصحاب كرام دان ) صكره كلنلر شويله درلر : أى رابمز ! بزى و إيمان إيله بزى كجمش اولان دين قردشلريمزى مغفرت أيله . و قلبلريمزده ، إيمان أتمش اولانلر إيجن كين و حسد قلمه . أى رابمز ، محقق سن رؤف و رحيم سين ."
Allâhü Teâlâ buyurdu (meâlen): “Ve onlardan (Ashâb-ı Kirâm’dan) sonra gelenler şöyle derler: Ey Rabbimiz! Bizi ve îmân ile bizi geçmiş olan dîn kardeşlerimizi mağfiret eyle. Ve kalplerimizde, îmân etmiş olanlar için kin ve haset kılma. Ey Rabbimiz, muhakkak sen Raûf ve Rahîm’sin.” 
(Haşr Sûresi, âyet 10)
Hicrî:   12   Muharrem   1441  Fazilet Takvimi 

SAHÂBE-İ KİRÂMIN FAZÎLETİ

Ashâb-ı Kirâm; iyilikte, takvâda, yakînde (kâmil îmânda), hidâyete ermek ve başkalarının hidâyetine vesîle olmakta en yüksek mertebeye sahiptirler. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sohbetinde ve hizmetinde bulunmaları ve ona yardım etmeleri sebebiyle Allâhü Teâlâ, onların hatâlarını mağfiret edeceğini va’d etmiştir. Bunun için onlar hakkında ancak iyi ve güzel şeyler konuşmak lâzımdır.
Tâbiînin büyük âlimlerinden İbrâhim en-Nehâî’ye (vefâtı h. 96) Sahâbe-i Kirâm’ın arasında meydana gelen ihtilâfı sorduklarında “Allâhü Teâlâ ellerimizi o kandan temizledi. Biz de dilimizi bulaştırmayalım. Onları ancak hayırla yâd edelim.” diye cevap vermiştir.
Ebû Hüreyre (r.a.), Peygamberimizin (s.a.v.): “Ashâbıma sövmeyiniz. Ashâbıma sövmeyiniz. Nefsim kudretinde olan Allâh’a yemîn ederim ki, sizden biriniz Uhud Dağı kadar altın infâk etse (zekât veya sadaka olarak verse), onların çok az bir sadakadan aldıkları sevâba aslâ ulaşamazsınız.” buyurduğunu rivâyet etmiştir.
Ashâb-ı Kirâm, Kâinâtın Efendisi’nin sohbetini dinlemişler, ahlâka, fazîlet ve meziyetlere ulaştıran feyzin ve vahyin geldiği zamanda yaşamışlar, bu sebeple de, Ümmet-i Muhammed için mümkün olan en yüksek dereceye yükselmişlerdir. Onların bu infâkı (zekât ve sadakaları), İslâm dîninin pek fazla ihtiyacı olduğu bir zamanda, hiçbir şüphe duymadan, samîmî niyetlerinden ve hâlis inançlarından dolayı idi. Onlardan sonrakilerde bu fazîlet yoktur. Diğer itâat ve amelleri de böyledir.
Bir kimseye Ashâb-ı Kirâm’ın halleri sorulursa cevap olarak “O, bir ümmetti geldi, geçti. Ona kendi kazandığı vardır, size de kendi kazandığınız vardır. Siz onların amellerinden sorulacak değilsiniz.” meâlindeki, Bakara Sûresi’nin 134. âyet-i kerîmesini okumalıdır. Ümmet-i Muhammed’e kalblerinde Ashâb-ı Kirâm’a karşı muhabbet meydana getirecek güzel hâlleri anlatılmalı, Resûlullâh’ın (s.a.v.) onlar üzerindeki hakkı ve hürmeti muhâfaza olunmalıdır. Allâhü Teâlâ sevdiği için Resûlullâh’ı sevmek gibi, Resûlullah (s.a.v.) sevdiği için de onları sevmek lazımdır. (Radıyallâhü anhüm ecmaîn: Allah hepsinden râzı olsun.) 
(Şerhu’ş-Şir’â)
Hicrî:   12   Muharrem   1441  Fazilet Takvimi 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder