قَالَ
النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ
فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ. (حم)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) ،" قوسطانتنيه
( إسطانبول ) ألبتته فتح أديله جكدر . اونى فتح أدن أمير نه كوزل أمير ( قوماندان
) : او عسكر نه كوزل عسكردر ."
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kostantıniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir (kumandan); o asker ne güzel askerdir!”
(Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Hicrî: 24 Ramazan 1440 Fazilet
Takvimi
İSTANBUL’UN FETHİ
Fâtih Sultan Mehmed Han Hazretleri, tahta geçtiğinde en büyük hedef olarak İstanbul’un fethini görüyordu. Onun için hiçbir tedbiri geri bırakmayıp her türlü hazırlığa girişti.
İstanbul, o tarihlerde dünyanın en büyük ve kalabalık şehirlerinden biri olup kalesi ise hepsinden sağlam idi. Zîra üç tarafında deniz; karadaki batı tarafında ise üç sur bulunup her bir surun arasında deniz suyu hendekleri var idi. Her bir hendek arasında müstahkem müdâfaa mevkileri bulunmaktaydı.
Fâtih Sultan Mehmed Han, önce Bizans kralından bir sığır derisi mikdarınca yer vermesini istedi (1452). O bunu pek az görüp “Bunu ne yapacaklar?” deyip verdi.
Sultan hemen birçok bina ustası ve zanâatkâr hazırladı ve Anadolu Hisarı’nın tam karşısında boğazın en dar yerine sevketti. Orada sığır derisini incecik şerit şeklinde kesip yere yaydılar. Kapladığı sahaya pek sağlam ve gâyet yüksek bir hisar inşâ ettiler ki buna Rumelihisârı dendi. Buraya toplar yerleştirdi. Böylece boğazın iki yakası tutulmuş ve Karadeniz’den İstanbul’a her türlü geçiş kontrol altına alınmış oldu.
Fâtih Sultan Mehmed Han sonra Edirne’ye geçti. O günün şartlarında insan gücüyle yapılması mümkün olan her türlü harb aletini hazır ettikten sonra askeriyle İstanbul üzerine yürüdü. Elli bir gün deniz ve kara tarafında pek şiddetli harb oldu. Gemiler karadan yürüdü. Nihayet Akşemseddin Hazretlerinin duâsı ve evliyânın imdâdı ile şehir Müslümanların eline geçti.
O gün, bütün İslâm âleminde umûmî bir bayram oldu. Kâhire’de ve diğer İslâm beldelerinde şenlikler yapıldı.
İstanbul, o tarihlerde dünyanın en büyük ve kalabalık şehirlerinden biri olup kalesi ise hepsinden sağlam idi. Zîra üç tarafında deniz; karadaki batı tarafında ise üç sur bulunup her bir surun arasında deniz suyu hendekleri var idi. Her bir hendek arasında müstahkem müdâfaa mevkileri bulunmaktaydı.
Fâtih Sultan Mehmed Han, önce Bizans kralından bir sığır derisi mikdarınca yer vermesini istedi (1452). O bunu pek az görüp “Bunu ne yapacaklar?” deyip verdi.
Sultan hemen birçok bina ustası ve zanâatkâr hazırladı ve Anadolu Hisarı’nın tam karşısında boğazın en dar yerine sevketti. Orada sığır derisini incecik şerit şeklinde kesip yere yaydılar. Kapladığı sahaya pek sağlam ve gâyet yüksek bir hisar inşâ ettiler ki buna Rumelihisârı dendi. Buraya toplar yerleştirdi. Böylece boğazın iki yakası tutulmuş ve Karadeniz’den İstanbul’a her türlü geçiş kontrol altına alınmış oldu.
Fâtih Sultan Mehmed Han sonra Edirne’ye geçti. O günün şartlarında insan gücüyle yapılması mümkün olan her türlü harb aletini hazır ettikten sonra askeriyle İstanbul üzerine yürüdü. Elli bir gün deniz ve kara tarafında pek şiddetli harb oldu. Gemiler karadan yürüdü. Nihayet Akşemseddin Hazretlerinin duâsı ve evliyânın imdâdı ile şehir Müslümanların eline geçti.
O gün, bütün İslâm âleminde umûmî bir bayram oldu. Kâhire’de ve diğer İslâm beldelerinde şenlikler yapıldı.
Hicrî: 24 Ramazan 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder