قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ حُسْنَ الْعَهْدِ مِنَ
الْإِيمَانِ. (هب)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) ،" محقق سوزنده دورمق : عهدنى كوزلجه يرينه كترميه
جالشمق ( أهل ) إيمان ( يك آحلاقن ) دان در ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak sözünde durmak; ahdini güzelce yerine getirmeye çalışmak (ehl-i) îmân(ın ahlâkın)dandır.”
(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
Hicrî: 25 Şaban 1440 Fazilet
Takvimi
SEN DE KENDİNE DÜŞENİ YAP
Meşhûr İslâm padişahlarından Gazneli Mahmud bin Sebüktekin (rahimehullah), ordusuyla Hindistan üzerine gazâya çıkmıştı. Hintliler, Müslümanları çok kalabalık askerle karşıladılar. Sultan Mahmud, onların bu kuvvetini görünce derin tefekküre daldı. Hemen kalbini, yardım ve zaferi ihsân eden Mevlâ’ya bağlayarak: “Eğer, bu orduyu yenebilirsem, elde edeceğim bütün ganîmetleri dervişlere dağıtacağım.” diye adakta bulundu.
Harbin sonunda Allâhü Teâlâ’nın yardımı ile İslam ordusu gâlip geldi. O kadar çok ganîmet ele geçmişti ki saymak, kıymetine değer biçmek neredeyse mümkün değildi. Sultan Mahmud, vezirlerinden birini çağırıp ona emretti: “Bu ganîmetlerin tamamını dervişlere dağıt, hiçbir şey bırakma. Çünkü Hak Teâlâ’ya böyle ahdetmiştim, ona vefâ göstermem gerek.”
Vezirlerin tamamı dediler ki: “Sultanım, bunca hazineleri kıymetini bilmeyeceklere vererek beyhûde elden çıkarmayın, ya bunca eziyet çeken askere dağıtın yahut devlet hazinesine bırakın.”
Sultan Mahmud bunu düşünürken Ebu’l-Hüseyn nâmında bir dervîşin oradan geçmekte olduğunu gördü. “Bu hususu bir de şu zâta sorayım, çünkü içi dışı birdir. Kimseden çekinmez, sözün doğrusunu söyler.” diyerek onu yanına çağırdı. Meseleyi anlatıp ne yapmasının uygun olacağını sordu. Derviş Ebu’l-Hüseyn dedi ki:
“Ey kudretli padişah, eğer ahdini yerine getirmezsen yaptıklarının hiçbir kıymeti kalmaz. Senin bundan sonra Cenâb-ı Hak ile işin yok mudur? Şu kıymetsiz dünya malını onun yoluna harcasan çok mudur? Bir gün yine dara düşersin. Şimdi ahdini yerine getir ki sonra yine yardım istemeye yüzün olsun. Sen Mevlâ’ya ahdettin, o sana zafer ihsan etti, şimdi sen de kendine düşeni yap, ahdini ve sözünü yerine getir.”
Sultan Mahmud, ganîmetin tamamını dervişlere dağıttırdı, sonu da adı gibi mahmud (övülmüş) oldu.
Harbin sonunda Allâhü Teâlâ’nın yardımı ile İslam ordusu gâlip geldi. O kadar çok ganîmet ele geçmişti ki saymak, kıymetine değer biçmek neredeyse mümkün değildi. Sultan Mahmud, vezirlerinden birini çağırıp ona emretti: “Bu ganîmetlerin tamamını dervişlere dağıt, hiçbir şey bırakma. Çünkü Hak Teâlâ’ya böyle ahdetmiştim, ona vefâ göstermem gerek.”
Vezirlerin tamamı dediler ki: “Sultanım, bunca hazineleri kıymetini bilmeyeceklere vererek beyhûde elden çıkarmayın, ya bunca eziyet çeken askere dağıtın yahut devlet hazinesine bırakın.”
Sultan Mahmud bunu düşünürken Ebu’l-Hüseyn nâmında bir dervîşin oradan geçmekte olduğunu gördü. “Bu hususu bir de şu zâta sorayım, çünkü içi dışı birdir. Kimseden çekinmez, sözün doğrusunu söyler.” diyerek onu yanına çağırdı. Meseleyi anlatıp ne yapmasının uygun olacağını sordu. Derviş Ebu’l-Hüseyn dedi ki:
“Ey kudretli padişah, eğer ahdini yerine getirmezsen yaptıklarının hiçbir kıymeti kalmaz. Senin bundan sonra Cenâb-ı Hak ile işin yok mudur? Şu kıymetsiz dünya malını onun yoluna harcasan çok mudur? Bir gün yine dara düşersin. Şimdi ahdini yerine getir ki sonra yine yardım istemeye yüzün olsun. Sen Mevlâ’ya ahdettin, o sana zafer ihsan etti, şimdi sen de kendine düşeni yap, ahdini ve sözünü yerine getir.”
Sultan Mahmud, ganîmetin tamamını dervişlere dağıttırdı, sonu da adı gibi mahmud (övülmüş) oldu.
(Mantıku’t-Tayr, Ferîdüddîn Attâr)
Hicrî: 25 Şaban 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder