21 Aralık 2018 Cuma

NEFSİN MERTEBELERİ



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: طُوبَى لِمَنْ عَمِلَ بِعِلْمِهِ وَأَنْفَقَ الْفَضْلَ مِنْ مَالِهِ وَأَمْسَكَ الْفَضْلَ مِنْ قَوْلِهِ. (هب)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  بويوردولر  ,"  علمى ايله عمل أدنلره ، مالندان فضله اولانلرى إنفاق أدنلره و فضله قونوشمقدان ساقنانلره مجده لر اولسون ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “İlmiyle amel edenlere, malından fazla olanı infâk edenlere ve fazla konuşmaktan sakınanlara müjdeler olsun.” 
(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
Hicrî:   11  Rabiulahir   1440  Fazilet Takvimi 


NEFSİN MERTEBELERİ

 
Sabreden mü’minler kendilerine bir musîbet isâbet ettiği zaman “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” -Biz her halde Allâh’ınız ve behemehâl ona dönüp varacağız- derler.
“İnnâ lillâhi” demekte mal, can ve her şeyi Allâh’a teslim ve Allâhü Teâlâ’nın mülkü olan her şeyde, hattâ can ve bedenlerimizde bile dilediği gibi tasarrufa hakkı olduğunu ve acı tatlı onun hiç bir tasarrufuna itiraz câiz olmayacağını itiraf vardır. Allâh’ın takdîrine râzı olduğunu izhar vardır. Bu makam pek büyük bir makamdır. Bu makamı kazanan nefse, nefs-i râdıye tâbir olunur.
“Ve innâ ileyhi râciûn” demekte ise “Biz dönüp dolaşıp nihâyette behemehâl Allâh’a döneceğiz. Başlangıçta yok iken Allah’tan geldiğimiz gibi nihâyette de yine ona varacağız” diye vücûdumuzun ölümü ile fenâ ve helâk olmasına ve bununla beraber gâyenin mutlak yokluk olmayıp tamamen kavuşma olduğuna îman vardır. Ve bu îman ile Allah indinde kendisinden râzı olunmak ümidini izhar vardır. Bu makama nefs-i mardıyye makamı tâbir olunur...
İnsanın nefsi ilk önce nefs-i emmâre iken, dînîni ve peygamberimizin ahlâkını öğrenerek terakki eder ve ikinci olarak nefsi levvâme, (sonra nefs-i mülheme), sonra nefs-i mutmeinne, sonra nefs-i râdıye son olarak nefs-i mardıyye olur ki Fecr Sûresi’ndeki: “Ey o Rabb’ine muti’ olan nefs-i mutmeınne! Sen Rabb’inden râzı, Rabb’in de senden râzı olarak Rabb’ine dön.” (Fecr Sûresi, âyet 27-28) hitabı da bunun beyanıdır…
Râdıye ve mardıyye makamlarına ermiş olan sabredenler, her müjdeye layıktırlar. Bunları “İşte Rablerinin salevâtı (bütün günahların mağfireti) ve rahmeti bunlara mahsustur ve işte hidâyete ermiş doğru yolu tutmuş olanlar ancak bunlardır.” (meâlindeki Bakara Sûresi’nin 157.) âyeti ile tebşîr edilmişlerdir. Allâhü Teâlâ, bunların günahlarını tamamen örter ve onları rahmetiyle öyle nîmetlere ulaştırır ki bunlar dünyada ne görülmüş, ne işitilmiş, ne de beşerin hatır ve hayâline gelmiş şeyler değildir.
Bunlara “(Bana ihlâs ile kulluk eden hâlis) kullarım içine gir, (onlarla beraber) cennetime gir” (Fecr Sûresi, âyet 29-30) denilecektir. 
(Hak Dîni Kur’an Dili Tefsîri, Fazilet Neşriyat)
Hicrî:   11  Rabiulahir   1440  Fazilet Takvimi 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder