قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: عُدْ مَنْ لَا يَعُودُكَ،
وَاهْدِ لِمَنْ لَا يَهْدِي لَكَ. (شعب)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر ."
سنى زيارت أتمينى سن زيارت أت صنه هديه ورمينه سن هديه وَرْ ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Seni ziyâret etmeyeni sen ziyâret et, sana hediye vermeyene sen hediye ver.”(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
Hicrî: 14 Cemaziyelahir 1439 Fazilet
Takvimi
ŞÂH-I NAKŞİBEND HAZRETLERİ
Hâce Muhammed Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, Silsile-i Sâdât’ın on beşinci halkasıdır. Silsilenin on dördüncü halkası olan Seyyid Emir Kilâl Hazretlerinin halîfesi, silsilenin on altıncı halkası olan Alâüddin Attâr (kuddise sirruh) Hazretlerinin üstâzıdır. Künyesi, Muhammed Bahâüddin Şâh-ı Nakşibend el-Üveysî el-Buhârî’dir. 718 (M.1318) senesinde Buhârâ yakınlarında daha sonra Kasr-ı Ârifân adını alacak olan Kasr-ı Hinduvan köyünde dünyâya geldi ve aynı yerde 791 (M.1389) senesinde Rebîulevvel ayının üçünde, pazartesi günü vefât etti. Kabr-i şerîfleri oradadır. (Kaddesallâhu sirrahu’l-azîz)
Mübârek sözlerinden: “Bizim yolumuz urvetü’l-vüskâdır (Tutanı Allâhü Teâlâ’ya ulaştıran, kopmayacak, kırılmayacak en sağlam bir kulptur). Şerîat-i Ahmediyye’nin eteğine yapışarak Ashâb-ı Kirâm’a lâyıkıyla uyanlar, bu yolda az bir gayretle çok şey kazanırlar.
Bize muhabbetle bağlı olan kimselerin yakın ve uzak nerede olurlarsa olsun tamamının nisbetini yirmi dört saatte bir kere yoklarız. Hâlini muhâfaza ederek kalbini mâsivâdan temizleyenlere feyz ulaştırmak bize âittir.”
“Asıl sâlik, elindeki ömür sermâyesinin kıymetini bilen, yani kulluk vazîfelerini ertelemeyendir. İhmal ve tembellikle işini yarına erteleyenler düşünmezler ki bugün dahi dünkü günün yarınıdır. Bugün dün için ne yaptılar ki yarın bugün için ne yapacaklar?”
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, öfke ile isteksiz olarak ve meşakkatle pişirilen yemeğe el sürmez, kendisi ile beraber olanların da o yemekten yemelerine mâni olurdu. Bir ziyâretinde müridlerinden birisi yemek getirmişti. O yemeğe baktı ve şöyle buyurdu: “Bunu yapan kimse hamurunu yoğurmasından, pişirip bu hâle getirinceye kadar hep öfkeli idi. Ondan yemek bize yakışmaz. Bu gibi hâllerde yapılan yemekte hayır da yoktur bereket de yoktur. Şeytan bir yolunu bulup ona girer, bu hâlde ondan nasıl iyi bir netîce alınabilir!”
Hicrî: 14 Cemaziyelahir 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder