26 Mart 2018 Pazartesi

PEYGAMBER GÖNDERİLMESİNİN HİKMETLERİ



قَالَ اللهُ تَعَالَى: يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا ، وَدَاعِيًا إِلَى اللهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُنِيرًا ،  وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ بِأَنَّ لَهُمْ مِنَ اللهِ فَضْلًا كَبِيرًا . (سورة الاحزاب، ٤٥-٤٧)
الله تعالى شويله بويوردى ( مآلاً ) : " أى بيغمبر شبهه يوقكى بز سنى بر شاهد بر مجده جى و بر قورقوطوجى اولرق كوندردك . و هم اللهه ( اونه إطاعته و برليكنه إيمانه ) ، اونون إذنى ايله بر دعوتجى ، نورلر صاجان بر قنديل ( اولرق كوندردك ) . و مؤمنلرى مجده له ، محققكى اونلر إيجن الله تعالى طرافندان بك بويوك بر إحسان واردر ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Ey Peygamber, şüphe yok ki biz seni bir şâhit ve bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik. Ve hem Allâh’a (ona itâate ve birliğine îmâna), onun izniyle bir davetçi, nurlar saçan bir kandil (olarak gönderdik). Ve mü’minleri müjdele, muhakkak ki onlar için Allâhü Teâlâ tarafından pek büyük bir ihsan vardır.” 
(Ahzâb Sûresi, âyet 45-47)
Hicrî:   08 Receb  1439  Fazilet Takvimi  


PEYGAMBER GÖNDERİLMESİNİN HİKMETLERİ

 
Allâhü Teâlâ insanları yaratmış, onları bir kısım ibâdetlerle, vecîbelerle mükellef tutmuştur. Rabbimizin, kullarının ibâdetlerine, tâatlerine ihtiyacı yoktur. Ancak kullarının menfaatleri için bu vazîfeleri tevcîh buyurmuştur.
Hakîkatte mükellef olduğumuz herhangi dînî bir vazîfemizi incelersek, bunların hiçbirini boş ve gayesiz göremeyiz. Belki dünyevî, uhrevî birçok fâideleri olduğunu görürüz. İşte bu fâideler, o vazîfelerin emir buyurulmasındaki yüksek hikmetlerdendir. Kur’ân-ı Mübîn, bu hikmetlerin bir kısmını açıkça bildiriyor, bir kısmına da işâret buyuruyor. Meselâ Hak Teâlâ Hazretleri, insanlara birçok peygamberler göndermiştir. Bunları göndermekteki hikmeti Nisâ Sûresi’nin 165. âyet-i kerîmesi bildiriyor ki bu âyetin tefsîri şöyledir:
Biz bütün insanlara böyle müjdeleyici ve korkutucu olarak, yani îmân ve itâat edenlere âhirette ecir ve sevâb ile müjde vermek, küfür ve isyan edenlere cehennem azabını haber verip sakındırmak üzere resuller gönderdik ki bu resullerden sonra Allâh’a karşı insanların mâzeretine vesîle olacak hiçbir bahânesi olmasın. Azâbı gördükleri zaman “Yâ Rabbi, vakti ile bize bunları bildirse idin, ahkâmını, şerîatını, kanunlarını bildiren bir resul gönderse idin de bilmediklerimizi öğrenip onlara tâbi olsa idik ve bu felâketler başlarımıza gelmese idi ne olurdu?” diye özür beyan etmeye hakları kalmasın.
Fâtır Sûresinin 24. âyet-i kerîmesinin tefsirinde de şöyle buyurulmuştur: “Evet! Ey Hâtemü’l-mürselîn!. Şüphe yok ki, biz seni ehl-i îman için bir müjdeleyici gönderdik. Sen mü’min kulları cennetlere, ilâhî ihsanlara nâil olmaya müjdelemeye memursun. Ve seni bir korkutucu olarak gönderdik küfür ve isyânı işleyip duranları da cehennem ile korkutmaya memur bulunmaktasın. Senin risâlet vazîfen bundan ibarettir, sen de bu vazifeyi ifâya muvaffak oluyorsun.
Ve hiçbir ümmet yoktur ki, illâ içlerinden bir korkutucu gelip geçmiştir. Vaktiyle insanlara peygamberler ve onların vârisleri olan ehl-i ilim ve irfan gönderilmiştir, hepsi de vâkıa mutâbık, rızâ-yı ilâhîye muvâfık bir sûrette delil ile mücehhez olarak ümmetlerini aydınlatmaya, yükseltmeye çalışmışlardır. Şimdi bu ümmet hakkında da bu irşat vazifesi daha mükemmel, daha ulvî delillere dayanmış bir surette yapılmıştır. Artık kendileri güzelce düşünmelidirler.
Hicrî:   08 Receb  1439  Fazilet Takvimi  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder