23 Mart 2018 Cuma

KÂMİL BİR ÎMÂNA SAHİP OLMAK İÇİN NASİHATLER



عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ: كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُكْثِرُ أَنْ يَقُولَ: اَللّٰهُمَّ لَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ. (كنز)
أبو هريره ( رشى الله عنه )  ده دكى بيغمبر أفندمز ( )  " اَللّٰهُمَّ لَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ "  دعاسنى جوق اوقورلردى . ( معناسى : اللهم كوز آجب قاباينجيه قدار بله بنى نفسمين ألنه براقمه ) .
Ebû Hüreyre (radıyallâhü anh) dedi ki: Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) “Allâhümme lâ tekilnî ilâ nefsî tarfete aynin” duâsını çok okurlardı. (Manası: Allâhım, göz açıp kapayıncaya kadar bile beni nefsimin eline bırakma.) 
(Kenzu’l-Ummâl)
Hicrî:   05 Receb  1439  Fazilet Takvimi  

KÂMİL BİR ÎMÂNA SAHİP OLMAK İÇİN NASİHATLER
 
Mü’min bir kişi, kâmil bir îmâna sahip olmak için Allâhü Teâlâ’nın ne azâbından emîn olmalı ve ne de rahmetinden ümîdini kesmelidir. Allâhü Teâlâ, Âl-i İmran Sûresi’nin 8. âyet-i kerîmesinde (meâlen) “Ey Rabb’imiz! Bizlere hidâyet buyurduktan sonra kalplerimizi haktan saptırma ve bizlere indinden bir rahmet bağışla...” buyurmaktadır. Âlimler: Bu âyet-i kerîme, insanların korku ile ümidden asla ayrılmaması gerektiğini işâret ediyor, demişlerdir.
Hiç bir kimse kendi ibâdet ve itâatine güvenmemelidir. Ve yine hiç bir kimse, ümitsizliğe düşüp hidâyetten, Allâh’ın merhametinden ümidini kesmemelidir. Nice kimseler vaktiyle âlim, fazîletli, âbid ve zâhid iken bilâhare nefislerinin hevâsına tabi olmuşlar, dünyevî menfaatler arkasında koşmuşlar, bir takım bozgunculara uyarak hidâyet caddesinden ayrılmışlardır. Nice kimseler de vaktiyle nefislerine uyarak günahkâr bir halde yaşarken, bilâhare Hazret-i Allâh’ın bir rahmetinin eseri olarak yaptıkları kötülüklerden tevbe ve istiğfar etmişler, dînî ve dünyevî vazîfelerini güzelce îfâya başlamış, hüsnü hâtimeye (son nefeste îmâna) mazhar bulunmuşlardır.
Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem): “…Rabbim! Bizim kalplerimizi senin dînin üzerinde sâbit kıl.” diye duâ buyururdu.
Hazret-i Ömer (radıyallâhü anh) buyurdular ki: “Eğer Hak Sübhânehu ve Teâlâ Hazretleri: ‘Ben bütün kullarımı cennete koyup, sadece bir kulumu cehenneme koyarım’ buyursa, ‘Hak Teâlâ Hazretlerinin azab edeceği o kul ben olurum’ diye korkarım.
Eğer Hak Sübhanehû ve Teâlâ Hazretleri: ‘Ben bütün kullarımı cehenneme koyarım, ancak birini cennete koyarım’ buyursa, ‘O cennete giren kul ben olurum’ diye Allâhü Teâlâ Hazretlerinden ümit ederim.”
Şu halde mümine lâyık ve şânına muvâfık olan, Allâhü Teâlâ’nın ne azabından emin olmalı ve ne de rahmetinden ümidini kesmelidir. Varlığımıza güvenmemeli, dâimâ Cenab-ı Hakk’a iltica etmelidir. Hidayette dâim olmak için onun merhametini, lütuf ve ihsânını istemelidir. 
(Menâkıb-ı Çehâr-Yâr-ı Güzîn)
Hicrî:   05 Receb  1439  Fazilet Takvimi  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder