16 Mart 2018 Cuma

ÇANAKKALE KAHRAMANI KOCA SEYYİD



قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْإِسْلَامُ يَعْلُو وَلَا يُعْلَى. (خ)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   إسلام دينى دائما يوكسلر و هجبر شى اوندان اؤستون اوله ماز ."
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “İslâm Dîni dâimâ yükselir ve hiçbir şey ondan üstün olamaz.” 
(Sahîh-i Buhârî)
Hicrî:   28 Cemaziyelahir  1439  Fazilet Takvimi

ÇANAKKALE KAHRAMANI KOCA SEYYİD

 
Balıkesir’in Havran beldesinin Çamlık Köyü’nden Seyyid Onbaşı, boğazı geçmeye çalışan düşman gemilerine vazîfeli bulunduğu Kilidülbahir Mecidiyesi’ndeki topu ateşleyerek Çanakkale’de destan yazmıştır.
Seyyid Onbaşı’nın destanını Havran’da yaşayan Hüseyin Dede şöyle anlatıyor: “İşte, Allah bir nîmet vermiş ona, o vazîfeyi yapmak için, bir de ganîmet kazansın mâneviyattan diye Allah yardım etmiş ona. Başka türlü bu açıklanmaz. Çünkü kendi anlatıverirdi. Mermi 250 okka, vinç bozuk. ‘Ne duruyorsun Seyyid!’ diye bir ses geldi diyor. Fakat baktım insan minsan yok. ‘Bismillah’ dedim aldım, topun ağzına koydum diyor. O İngiliz’in amirallik gemisi, bando çalıyor. İstanbul’a geçecek...
Seyyid Onbaşı topu ateşlemesiyle, bacadan içeri koyduruyor mermiyi. Bir kara duman beliriyor. Büyük amirallik gemisi batıyor. Daha sonra diğeri. Sonra kaçıyor İngilizler. Eh, işte bu adamcık böyle yapıyor. Allah yardım ediyor ona.”
Seyyid Onbaşı’nın bu muvaffakiyetinden sonra kendisine bir madalya takılır. Sırtında mermi olan meşhur resmini de hadiseden bir hafta sonra bir zâbit gelerek çekmiştir. Bu fotoğraf, Çanakkale Cephesi’nden geriye kalan belki de en meşhur fotoğraflardan biridir. Önde Havranlı Mehmed oğlu Seyyid ve arkasında cephe arkadaşı Niğdeli Ali...
Seyyid Onbaşı, 1915 tarihli Harp Mecmûası’nın ikinci sayısının kapağında neşredilen fotoğrafın hikâyesini sonradan şöyle anlatmaktadır: “Aradan birkaç gün geçti, bir gün beni kumandanımız çağırmış, gittim. ‘Bunu sana Alman generali gönderdi’ dediler. Göğsüme bir nişan taktılar, aha şu duvarda durur. Bir hafta sonra da paşalarla beraber bizim tabyaya bir resim zâbiti geldi. Alaman zâbitiymiş, benim resmimi çekecekmiş. Dolu mermiyi sırtıma kaldıramadım, hırsım geçmiş, boşalttılar da öyle yüklendim. Sonradan kumandanımız bir kitap gösterdi, ‘Bak Seyyid, bu kitapta senin resmin var’, dedi. Baktım, utandım doğrusu. Aslan gibi kumandanlarımız dururken benim resmimi almışlar diye. Kitabın içine baktım, ferahladım. Orada benden başka arkadaşların resimleri de var.” 
(Yedikıta Dergisi, Mart 2015)
Hicrî:   28 Cemaziyelahir  1439  Fazilet Takvimi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder