28 Temmuz 2017 Cuma

HACDAN ALINACAK İBRETLER -2



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا تَزَالُ هَذِهِ الْأُمَّةُ بِخَيْرٍ مَا عَظَّمُوا هَذِهِ الْحُرْمَةَ حَقَّ تَعْظِيمِهَا فَإِذَا ضَيَّعُوا ذَلِكَ هَلَكُوا. (هـ)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر ."     بو اؤمت حرم شريفه ( و ديكر بتون مقدساته ) حقيله تعظيم أتدكلرى متدتجه حيرده دائم اولاجقلردر . بونى ( إحمال و )  زاي أتدكلرى زمان هلاك اولورلر ."

Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Bu ümmet Harem-i Şerîf’e (ve diğer bütün mukaddesâta) hakkıyla ta’zim ettikleri müddetçe hayırda daim olacaklardır. Bunu (ihmal ve) zâyi ettikleri zaman helak olurlar.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî:   05 Zilkâde  1438  Fazilet Takvimi 

HACDAN ALINACAK İBRETLER -2

Ali bin Hüseyin (r.anhümâ) ihram giyerken yüzü sarardı, vücudu titredi ve “Lebbeyk” diyemedi. “Niçin lebbeyk diyemiyorsun?” dediklerinde: “Lebbeyk' dersem ‘Senin lebbeyk ve sa'deyk demen makbul değildir' denmesinden korkarım” dedi ve bayıldı.
Ebû Süleymân-ı Dârânî'nin müridi olan Ahmed ibn-i Ebilhavârî anlatıyor: İhram giyerken Ebû Süleyman “Lebbeyk” demedi. Bir mil yürüdükten sonra kendinden geçti. Kendine geldiği zaman şöyle dedi:
“Allâhü Teâlâ, Hz. Mûsâ'ya vahiy gönderdiğinde buyurdu ki: Ümmetinden zâlim olanlara söyle, ismimi dillerine almasınlar. Zira beni ananı ben de anarım. Eğer zalim ise lanetle anarım.” Ebû Süleyman devam etti: “Hac nafakası şüpheli olup “Lebbeyk” diyene, ‘elindekini sahiplerine vermeyince “Lebbeyk ve sa'deyk'in” kabul edilmez' dendiğini duydum.”
Tavaf ve sa'yedenler, arzularını padişaha iletmek için sarayın etrafında dolaşan ve kapısının önünde gidip gelen zavallı çaresizlere benzerler. Tesadüfen padişahın kendilerini görebileceğini umarlar. Safa ve Merve arası insana bu düşünceyi hatırlatır.
Arafat'ta, dünyanın dört bir yanından gelen ve farklı dillerle duâ eden insanların bu halleri kıyâmeti andırır. Kıyâmette de böyle çeşitli insanlar bir meydana toplanır ve her birisi kendi hâliyle meşgul olur. Dileklerinin kabul veya reddedileceği endişesiyle tereddüt içinde dururlar.
Taş atmaktan gâye, kul olduğunu göstermek ve İbrahim (a.s.)'a benzemektir. Şeytan Hz. İbrahim'i (a.s.) şüpheye düşürmek için önüne çıkmış, o da şeytanı taşlamıştı. Şeytan ona göründü, bana görünmüyor. Ne diye lüzumsuz yere taş atayım, diye aklına bir vesvese geldiğinde, bu düşüncenin, şeytandan geldiği bilinmeli ve taş atıp şeytanın beli kırılmalıdır. Zira onun belinin kırılması, emri yerine getirmekle olur. Mü'min vesveseleri bir tarafa bırakarak kendine söyleneni yerine getirmeli, böyle bir taş atmakla gerçekten şeytanı kahrettiğine inanmalıdır. 
(İmâm Gazâli, Kimyâ-yı Sâdet)
Hicrî:   05 Zilkâde  1438  Fazilet Takvimi 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder