17 Nisan 2025 Perşembe

PEYGAMBER EFENDİMİZİ HER ŞEYDEN ÇOK SEVMEK


 

قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَنَا أَكْثَرُ الْأَنْبِيَاءِ تَبَعًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَأَنَا أَوَّلُ مَنْ يَقْرَعُ بَابَ الْجَنَّةِ. (م)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : قيامت كونى بيغمبرلر آراسنده أمتى أك فضله اولان بنم ؛ جنت يك قابسنى إلك جالاجق ( جنته إلك كيره جك ) اولان ده بنم . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  Kıyamet günü peygamberler arasında ümmeti en fazla olan benim; Cennet’in kapısını ilk çalacak (Cennet’e ilk girecek) olan da benim.”

(Sahîh-i Müslim)

Hicrî:  19 Şevvâl   1446  Fazilet Takvim

 

 

PEYGAMBER EFENDİMİZİ HER ŞEYDEN ÇOK SEVMEK

 

Nisâ Sûresi’nin 64. âyet-i celîlesinde -meâlen-:

“…Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri vakit sana gelseler de günahlarına Allah’tan mağfiret dileseler, Peygamber de onlar için af dilese idi, elbette Allâh’ı, tevbeleri çok kabul edici, çok merhametli bulacaklardı.” buyurulmuştur. Âyet-i celîlenin, “elbette” diye tekitli ifade edilmesi, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her kime şefaat eylese, şefaatinin makbul olduğuna işarettir.

O yüce peygamberin ümmeti olarak bizim işlediğimiz ameller, her gün veyahut (diğer bir rivâyette) her hafta Peygamber Efendimize (s.a.v.) arz olunmaktadır. Şüphesiz ki bu amellerde, hoşa gitmeyecek nice cürüm ve kusurlar bulunmaktadır. Onun için devamlı ve samimi bir kalp ile tevbe istiğfar etmekte kusur göstermemelidir.

Enbiyâ Sûresi’nin 107. âyet-i kerîmesinde bildirildiği üzere Peygamberimiz (s.a.v.), bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bütün âlem, onun nurundan yaratılmıştır. Cisimlerimizin var olmasına nasıl anne ve babalarımız vesile ise ruhlarımızın varlık sebebi de Resûlullah (s.a.v.) Efendimizdir. Bundan dolayı Peygamberimiz (s.a.v.), bizlere kendi ana ve babalarımızdan daha şefkatli ve merhametlidir. Ümmeti olarak bize düşen vazife de onu her şeyden çok sevmek, ona kemâliyle tâbi olmaktır. Nitekim Ashâb-ı Kirâm, “Anam babam sana fedâ olsun yâ Resûlallâh.” diye hitap ederlerdi.

Resûlullah (s.a.v.) Efendimize, en kâmil derecede tâbi olanlar, velâyet derecesine kavuşup yüksek mertebelere erişmişlerdir. Onun için Peygamber Efendimize (s.a.v.) tâbi olmalı, onun sünnet-i seniyyesine sarılmalı, ondan sonra da şefaatini talep etmelidir. Allâhü Teâlâ, kapısına yüz sürüp Habîbinin şefâatini talep edeni, hiç mahrum bırakır mı? Nitekim Kasîde-i Bürde’de İmâm Bûsîrî (rah.) ne güzel buyurmuştur: Şüphe yok ki o yüce peygamber, kendisinden kerem umanı mahrum bırakmaz. Komşuluğunu isteyip ona sığınan da şefaatsiz, yardımsız kalmaz.

Hicrî:  19  Şevvâl  1446  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder