قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اَلْغَازِي فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْحَاجُّ وَالْمُعْتَمِرُ وَفْدُ اللهِ دَعَاهُمْ فَأَجَابُوهُ وَسَأَلُوهُ فَأَعْطَاهُمْ. (هـ)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : الله يولنده جحاد أدنلر ، حج و عمره يابانلر ، ( إنسانلر طرافندان ) الله تعالى نيك ( بيتنه ؛ كعبهء معظما ، يه ) كلن ألجيلريدرلر . الله تعالى ، اونلرى دعوت أتدى ده اونلرده إيجابت أتديلر . اونلر ، الله تعالى ، دان ( بر شى ) إستدكلرى زمان ، الله تعالى ده اونلره إستدكلرينى ورير . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allah yolunda cihâd edenler, hac ve umre yapanlar, (insanlar tarafından) Allâhü Teâlâ’nın (beytine; Kâbe-i Muazzama’ya) gelen elçileridirler. Allâhü Teâlâ, onları davet etti de onlar da icâbet ettiler. Onlar, Allâhü Teâlâ’dan (bir şey) istedikleri zaman, Allâhü Teâlâ da onlara istediklerini verir.”
(Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî: 27 Şevvâl 1446 Fazilet Takvim
NAMAZIN FAZİLETİ
Allâhü Teâlâ, âdemoğlunu yarattı; onu, bütün yaratılmışlar üzerine üstün kıldı. Hattâ yaratmazdan önce ona, rahmet ve rızâsı ile kapladığı Cennet-i a’lâyı yurt olarak hazırladı. İnsana da Cennet’te, Cemâl-i İlâhî’sine kavuşmayı en büyük gaye kıldı.
Hayırlı ve makbul işleri tahsil etmesi için insana el, ayak, göz, kulak gibi uzuvlar verdi. Kalbi de bütün bu uzuvlara emîr kıldı. Kalbe marifet, akıl, ilim, hıfz, fehim (anlayış) gibi hazineler yerleştirdi.
İnsandaki uzuvlar, bir koyun sürüsü gibi, kalp de onların çobanı gibidir. İnsan, kalpteki hazinelerle âzâlarını doğru şekilde muhafaza etmekle memurdur.
Allâhü Teâlâ, insana, kalbi ile bu uzuvlarını gözetmeyi emir buyurup “Sana verdiğim bu hazinelerle seni gaflet ve dalâlete sürükleyen nefis ve şeytan ile mücadele et.” buyurdu. Bu, bir efendinin, kölesine, bir koyun sürüsü teslim edip de “Bunlara iyi bak, bir yırtıcı gelip de birisini kapmasın, yoksa seni cezalandırırım.” demesine benzer.
Allâhü Teâlâ, kullarının nefisleri ile mücadeledeki acziyetlerini bildiğinden onlara kalbi ve âzâları ile yapacağı bir ibadeti; namazı emir buyurmuştur. Namaz kılan bir kul, Rabb’inin huzuruna çıkar, onun rızâsını talep etmiş olur, imanını yeniler, hidâyet nurları kendisine ulaşır ve kalbi mutmain olur, hak yolda sebâtı kuvvetlenir.
Müslüman kul, Rabb’inin emir ve yasaklarıyla muhataptır. Her ne vakit bunlardan birini zâyi etse, Rabb’inin emirlerine uymakta veya yasakladıklarından sakınmakta bir kusur gösterse namaz ile ahdini yeniler. Namazın sureti, rükünleri; huşû, hudû’, nefsini Rabb’ine teslim etmek ve bu suretle de Rabb’ine yönelmekten ibârettir. Bunun mükâfâtı da yüksek mertebelere, Rabb’ine yakınlığa ermektir.
Orucun semeresi, nefsi temizlemektir. Zekâtın semeresi, malı temizlemektir. Haccın semeresi, mağfirete, bağışlanmaya müstehak olmak, hak kazanmaktır. Cihâdın semeresi, Cennet’e müstehak olmaktır. Namazın semeresi ise, Rabb’inin iltifatına nâil olmaktır ki bu iltifât-ı İlâhî sayesinde diğer ibadetlerden hâsıl olan faydaların tamamını elde eder.
Hicrî: 27 Şevvâl 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder