قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَنَّهُ كَانَ عَذَابًا يَبْعَثُهُ اللهُ عَلَى مَنْ يَشَاءُ فَجَعَلَهُ اللهُ رَحْمَةً لِلْمُؤْمِنِينَ. (خ)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق او ( طاعون _ وبا ) ، شبهسز بر عذاب در ؛ الله تعالى ، اونى ديلديكى قولونه كونده رير . ينه محقق كى الله تعالى ، طاعونى مؤمنلره رحمت ( شهتلك وسيله سى ) قلمشدر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak o (tâûn-veba), şüphesiz bir azaptır; Allâhü Teâlâ, onu dilediği kuluna gönderir. Yine muhakkak ki Allâhü Teâlâ, tâûnu müminlere rahmet (şehitlik vesilesi) kılmıştır.”
(Sahîh-i Buhârî)
Hicrî: 14 Şevvâl 1446 Fazilet Takvim
TÂÛN (VEBÂ) GİBİ BULAŞICI HASTALIKLARA KARŞI TEDBİRLER
Fahr-i Âlem (s.a.v.) Hazretleri, tâûn hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Tâûn, bir azâptır ki Benî İsrâîl’den bir taifeye ve sizden evvel gelenlere gönderilmişti. Şimdi siz, bir yerde tâûn olduğunu işitirseniz, o yere gitmeyiniz. Bulunduğunuz yerde çıkarsa o yerden ayrılmayınız.”
Âlimler, tâûn olan yerden ayrılmayı nehyetmenin hikmetlerini şöyle zikretmişlerdir:
- Tâûn bir yerde olduğu zaman çok çabuk yayılır ve şehirdekilerin hepsine bulaşmış olur. Dolayısıyla kaçmak bir fayda vermez.
- Eğer halk, o gibi zamanda şehirden çıkmaya başlasalar, tâûna vesair hastalıklara yakalanan Müslümanlardan ölenlere ve kalanlara bakacak kimse kalmaz.
- Onların işleri ortada kalır. Çıkmak meşrû olsa zenginler çıkarlar, fakirler ve zayıflar kalırlardı. Bu cihetten fakirlerin kalpleri mahzûn olur, yüreklerine korku düşerdi.
- Bazı hekimler demişlerdir ki: “Tâûn bulunan yerin halkı, bulunduğu yerin havasına alışırlar, dışarda kalanlara nispetle onlara o yerin havası zarar vermez. Hastalık olmayan yerlere gittiklerinde ise olabilir ki tâûnlu yerden aldıkları mikrop, o zaman vücutlarına zarar verebilir.”
- Âriflerden Abdullah ibn-i Ebî Cemre (rah.) şöyle buyurdu: “Hak Teâlâ Hazretleri bir kimseye bela vermeyi murat ettiği zaman o bela, ona muhakkak yetişir. O kimse nereye giderse gitsin, bela onun peşinden gider. Onun içindir ki nice kimseler şehirden çıkıp havası hoş köylere giderler, orada tâûna yakalanıp helâk olurlar. Bu husûsta Cenâb-ı Hakk’a tevekkül ve itimattan gayrı mecâl yoktur. Onun için Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), bizi, zahmet çekmeyip tevekkül edip oturmaya irşâd buyurmuştur.
Evliyaullahtan bazı zâtlar buyurmuştur ki: “Sadaka, belayı savar ve ömrü uzatır.” hasebince bu bâbda sadakadan daha faydalı bir şey yoktur.
Allâhü Teâlâ’nın, tâûn-vebâ zamanlarında sadakayı ihmal etmeyen kimselerden, belayı defetmesi ve o kimselerin tâûnun şerrinden emîn olmaları ümit edilir.
Hicrî: 14 Şevvâl 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder