قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِذَا رَأَيْتُمُ الرَّجُلَ يَتَعَاهَدُ الْمَسْجِدَ فَاشْهَدُوا لَهُ بِالْإِيمَانِ. (ت)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : بر آدامى ، مسجدى تعاهُدْ أدركن ( اورايه خدمتده و ياردمده بولونوركن ) كوردوكونوز زمان ، اونون إيجن إيمان إيله شهادت أدينز . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bir adamı, mescidi teâhüd ederken (oraya hizmette ve yardımda bulunurken) gördüğünüz zaman, onun için iman ile şehâdet ediniz.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 22 Şevvâl 1446 Fazilet Takvim
RESÛLULLAH EFENDİMİZİN (S.A.V.) HUTBELERİNDEN
Hz. Ali (k.v.) buyurdu ki: Bir defa Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) ayağa kalktılar ve bize şöyle hitap ettiler:
“Ey insanlar! Muhakkak sizler, (şu dünyada) bir bela ve imtihan yurdundasınız. Yine sizler, (âhirete doğru) zor ve çetin bir seferdesiniz ve gidişiniz pek hızlıdır. O hâlde varacağınız mesafenin uzaklığına göre azık hazırlayınız.”
Ebû Zer radıyallâhü anh buyurmuştur ki: Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz hutbe îrâd ediyorlardı. Sebe’ Sûresi’nin, “Ey Dâvûd hânedânı, siz (Allâh’a) şükür için çalışın. Kullarımdan (hakkıyla) şükreden pek azdır.” meâlindeki 13. âyet-i kerîmesini okudular. Sonra buyurdular ki: “Kime, şu üç şey verilirse Dâvûd aleyhisselâm’a verilen şeyler kendisine de verilmiş olur: Gizli ve âşikârda Allâhü Teâlâ’dan korkmak, öfke ve rıza ânında adaletli davranmak, fakirlik ve zenginlikte iktisatlı olmak.”
İbn-i Ömer radıyallâhü anhümâ buyurdu ki: Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Mina’da Mescid-i Hayf’te bize bir hutbe îrâd ettiler. Hutbeden sonra buyurdular ki: “Allâhü Teâlâ, benim sözümü işitip onu, işittiği gibi ulaştırmak maksadıyla Müslüman kardeşine anlatan kimsenin yüzünü ağartsın. Müminin kalbi, şu üç şeyden aslâ ayrılmaz: Amellerinde Allâhü Teâlâ için ihlaslı olmak, idarecilerine nasihat etmek ve (Ehl-i Sünnet ve) Cemâat’ten ayrılmamak. Zira Müslümanların duaları, birbirlerini dâima muhafaza eder.”
Mâlik el-Eş’arî radıyallâhü anh dedi ki: Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
Allâhü Teâlâ, sizlerin neseplerinize, haseblerinize (cedlerinizin şerefine ve büyüklüğüne), mallarınız(ın çokluğun)a bakmaz; ancak kalplerinize bakar. Şu hâlde her kimin kalbi sâlih (ve niyetinde ihlaslı) olursa Allâhü Teâlâ, onun kalbine rahmet nazarı ile bakar. Sizler, hepiniz, Âdem aleyhisselâm’ın evlatlarısınız. İçinizden Allâhü Teâlâ’ya en sevgili olanınız, en takvâlı olanınızdır.”
Hicrî: 22 Şevvâl 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder