قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اَلنَّاسُ يَعْمَلُونَ بِالْخَيْرِ وَإِنَّمَا يُعْطَوْنَ أُجُورَهُمْ عَلَى قَدْرِ عُقُولِهِمْ. (هب)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : إنسانلر خير إشلرلر ، آنجق مكافاتلرينى عقللرى مقدارنجه ( و نيتلرينه كوره ) آليرلر . ’’
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “İnsanlar hayır işlerler, ancak mükâfâtlarını akılları miktarınca (ve niyetlerine göre) alırlar.”
(Beyhakî, Şuabül-Îmân)
Hicrî: 07Cemâziyelâhir 1446 Fazilet Takvim
ŞEYHZÂDE MUHYİDDÎN EFENDİ (RAH.)
Şeyhzâde Muhyiddîn Efendi, Kanûnî Sultan Süleyman Han devri âlimlerinden olup Beyzâvî Tefsîri’ne yazdığı hâşiye ile meşhur olan zâttır. İstanbul’da Hoca Hayreddin Medresesi’ne müderris iken ibadetle meşgul olmak arzusu galip gelip müderrisliği bıraktı. İnsanları mescitte, irşâdla meşgul oluyordu.
Evliyâyı ve sâlihleri çok sever, onların sohbetlerine devam eder, meclislerinden ayrılmazdı. İkamet ettiği mahallenin mescidinde, tefsir dersleri yapardı. Derslerine çok kimse katılıp kendisinden istifâde ettiler.
Beyzâvî Tefsîri’ni şerh ederek, diğer tefsirlerdeki faydalı malumatı hep bir araya toplamıştır. Bu eser, Hâşiye-i Şeyhzâde diye meşhur olmuştur. Taşköprüzâde onun şöyle dediğini nakletmiştir: “Bir âyet-i kerîmede müşkile düşsem, samimi ve ihlaslı bir kalple Cenâb-ı Hakk’a teveccüh ederim. Bu teveccühün bereketiyle maksûduma erişirim. Teveccüh esnasında sînemin dünya kadar genişlediğini görürüm.”
Fıkıh’tan Vikâye’yi, Ferâiz-i Sirâciyye’yi, Allâme Sekkâkî’nin Miftâhu’l-Ulûm eserini ve Kasîde-i Bürde’yi şerh etmiştir.
Şeyhzâde Efendi, ömrünün sonlarında kâdî olmayı niçin kabul ettiğini şöyle anlatmıştır: Sâlihlerden, dîninde kuvvetli bir dostum Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizi rüyada görmekle şereflenmiş. Şöyle buyurmuşlar:
“Sâlih olan ve şerîatime hizmet eden ümmetlerimin bana olan mânevî yakınlıkları ve rûhânî münâsebetleri, diğer zamanlardan daha fazladır. Zira onlar ümmetim için dîne ait bir işi üstlendiklerinde, şerîatimin ve sünnet-i seniyyemin hükümlerini neşre, yaymaya gayret ederler. Bu sırada kendi nefislerini ıslâh etmelerinden başka, ümmetimin ıslâhı, hidâyeti, adâlet-i İlâhiyye’nin tecellîsi ile de meşgul olurlar. Bu sebepten her biri iki kat ecir kazanıp şefâatimden ve rûhâniyet nazarımdan nasîbdâr olurlar. Diğer zamanlarda ise böyle değildir, sırf kendi nefislerinin ıslâhıyla meşgûl olurlar. Bu itibârla bana olan yakınlıklarında noksanlık meydana gelir.”
Şeyhzâde Muhyiddîn Efendi, Hicret-i Nebeviyye’nin 951 (1544) senesinde vefat etti. Kabri İstanbul Fatih’te, Emir Buhârî (k.s.) Hazretlerinin kabrine yakın Hoca Hayreddin Mescidi Haziresi’ndedir.
Hicrî: 07Cemâziyelâhir 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder