قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِذَا جَمَعَ اللهُ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرْفَعُ لِكُلِّ غَادِرٍ لِوَاءٌ فَقِيلَ هَذِهِ غَدْرَةُ فُلَانِ بْنِ فُلَانٍ. (م)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : الله تعالى قيامت كونى أول و صكره كلن بتون إنسانلرى بر آرايا طوبلاديغى زمان عهدنه وفاسى اولمايان ( ورديكى سوزده دورمايان ) هر بر كمسه إيجن ( اونى إنسانلره كوسترجك ) بر صنجق يوكسلتلر و إشده شو ، فالان اوغلى فالانيك وفاسزليغيدر ، دنيلر . ’’
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Allâhü Teâlâ, kıyamet günü evvel ve sonra gelen bütün insanları bir araya topladığı zaman ahdine vefâsı olmayan (verdiği sözde durmayan) her bir kimse için (onu insanlara gösterecek) bir sancak yükseltilir ve ‘İşte şu, falan oğlu falanın vefâsızlığıdır’ denilir.”
(Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 16Cemâziyelâhir 1446 Fazilet Takvim
ALLÂH’IN NİMETLERİ
Müslümanların yaptığı dînî vazifeleri, hem dünya nimetlerini hem âhiret nimetlerini kazanmalarına vesile olur. Her namaz sonunda dua olarak okunan “Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve filâhireti haseneten ve kınâ azâbennâr” (Ey Rabb’imiz! Bize dünyada bir güzellik ver, âhirette de bir güzellik ver, bizi Cehennem azâbından koru) meâlindeki, Bakara Sûresi’nin 201. âyet-i kerîmesi, hem dünyevî hem uhrevî nimetlerden istememizi bize öğretmektedir.
Şûrâ Sûresi’nin 20. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Her kim âhiret sevabını (kazancını) isterse ona sevabını artırırız, her kim de dünya menfaatini isterse ona da ondan veririz, ama âhirette ona hiçbir nasip yoktur.” buyurulmaktadır. Yani, yalnız dünya kazancı isteyenlerin, emellerine nâil olabilecekleri ve fakat âhiretten nasipleri olmayacağını beyan ediyor. Ancak âhiret sevabını kazanmak isteyenlerin hem âhiret isteklerinin çokça verileceği ve aynı zamanda dünyaya dair isteklerinin de ihsan edileceğini gösteriyor. Bu da dinin, her iki nimeti; dünya ve âhiret nimetlerini birlikte ihtiva ettiğine bir işarettir.
Âhiret nimetleri, bu âlemde insanlar için doğrudan doğruya izah edilemez. Dünya nimetleri ise, kısmen gözlerimizin önünde, kısmen de kıyas yolu ile kavranabilecek mâhiyettedir. Bundan dolayı, Hz. Allâh’ın âhirette ihsan edeceği nimetler, Kur’ân-ı Kerîm’de daha ziyade, dünya nimetlerinden misallerle izah olunmuştur.
Dinimizce hoş görülmeyen cihet, yalnız bu fânî hayata ve dünya nimetlerine dört elle sarılmak ve bundan başka bir şey düşünmemektir. Çünkü bu şekilde bir hareket, insanın lehine değil, aleyhine olur. Dünyanın fânî nimetleri, âhiretin bâkî nimetlerine nazaran çok az ve ehemmiyetsizdir. “De ki: Dünyanın menfaatı ve metâı pek azdır, âhiret ise takvâ sahibi olanlar (Allah’tan korkanlar) için daha hayırlıdır.” meâlindeki, Nisâ Sûresi’nin 77. âyet-i kerîmesi gibi âyetlerde Kur’ân-ı Kerîm, dünya hayatını tasvir etmiştir.
Hicrî: 16Cemâziyelâhir 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder