23 Aralık 2024 Pazartesi
22 Aralık 2024 Pazar
HİÇ KİMSE İNSANLARIN KÖTÜLEMESİNDEN EMÎN DEĞİLDİR
قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَاَنْهَارًا وَسُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ. (سورة النحل، ١٥)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : الله تعالى ، سزى صرصب مظضرب أتمسين ديه ير يوزونه سابت و محكم داغلر ياراتدى . بر ده نهرلر و يوللر ياراتدى كى ، يولونوزى بوله بله سنز . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen: Allâhü Teâlâ, sizi sarsıp muzdarip etmesin diye yeryüzüne sabit ve muhkem dağlar yarattı. Bir de nehirler ve yollar yarattı ki, yolunuzu bulabilesiniz.”
(Nahl Sûresi, âyet 15)
Hicrî: 21Cemâziyelâhir 1446 Fazilet Takvim
HİÇ KİMSE İNSANLARIN KÖTÜLEMESİNDEN EMÎN DEĞİLDİR
Câfer-i Sâdık Hazretleri (k.s.) buyurmuştur ki: “Bir din kardeşinden, hoşuna gitmeyecek bir şeyler işittiğin zaman sakın üzülme. Zira hakikaten söylediği gibi ise bu senin için bir cezadır ve o cezayı dünyada iken çekmiş olursun. Ancak hakikat, söylediği gibi değilse o zaman işlemediğin bir iyilikten dolayı sevaba nâil olmuş olursun.”
Bu sözü rivayet eden kişi dedi ki: “Mûsâ aleyhisselâm, ‘Ey Rabb’im! Senden, insanların beni sadece hayırla yâd etmelerini istiyorum.’ diye dua edince Cenâb-ı Hak: ‘Yâ Mûsâ! Bu hiç kimse için vâki değildir ve olmayacaktır.’ buyurmuştur.”
GEMİLERE YOL GÖSTEREN FENERLER
Gemiciler için ilk zamanlarda, emniyet vasıtası, gemilerde beslenen kuşlardı. Bilinmeyen yerlerde kuşlar salınır, onlar izlenerek kıyı bulunurdu. Zamanla deniz vasıtalarına geceleri yol göstermek için kıyılarda yüksek tepelerde ateş yakılmaya başlandı. Daha sonraları liman ağızlarına konan taş sütunlar üzerinde ateş yakılmış, bu vasıta ile gemilere yol gösterilmiştir.
Deniz fenerleri; gemilerin denizde emniyetle seyretmelerine ve gemicilerin bulundukları yeri ve mesafeleri tayin etmesinde yardımcıdır.
Tarihte ilk deniz feneri, İskenderiye’de yapılmıştır. Bu fener, 14. asırda meydana gelen büyük bir zelzelede yıkılmıştır.
Osmanlı devrinde istanbul’da ilk büyük deniz feneri, Sultan Üçüncü Osman devrinde Kaptan-ı Derya Süleyman Paşa zamanında Ahırkapı’da yapılmıştır. Şöyle ki, 1755’te Mısır’a ticârî mal götürmek üzere denize açılan bir kalyon, Kumkapı önlerinde fırtına sebebiyle kayalara vurup parçalanmıştı. Hâdise, Sadrazam Said Paşa tarafından pâdişaha anlatılarak Ahırkapı’ya bir fener kulesi, altında vazifelinin kalabileceği bir yer yaptırılmış, fener için lüzumlu olabilecek malzeme, zeytinyağı ve fitil de konulmuştu.
Bugün fenerlerin bazıları elektrik, asetilen gazı, propan gazı ve güneş enerjisi ile çalışmaktadır.
Hicrî: 21Cemâziyelâhir 1446 Fazilet Takvim
21 Aralık 2024 Cumartesi
İMÂM ŞÂFİÎ HAZRETLERİNİN NASİHATLERİ
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَعْدَى عَدُوِّكَ نَفْسُكَ الَّتِي بَيْنَ جَنْبَيْكَ. (الزهد)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : سنيك أك بيوك دشمانيك ، ( مركزى ، إيكى قاشنيك آراسنده اولوب ) بتون وجودونى صاران نفسندر . ’’
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Senin en büyük düşmanın, (merkezi, iki kaşının arasında olup) bütün vücudunu saran nefsindir.”
(Beyhakî, ez-Zühd)
Hicrî: 20Cemâziyelâhir 1446 Fazilet Takvim
İMÂM ŞÂFİÎ HAZRETLERİNİN NASİHATLERİ
İmâm Şâfiî (rah.) bir gün, Halife Harun Reşid’le görüşmek için saraya gitti. Halife’nin yanında hizmetçilerinden birisi de vardı. Hizmetçi, İmâm Şâfiî’yi, Halife’nin evlatlarının hocası olan Ebû Abdüssamed’in yanına oturttu. Sonra İmâm Şâfiî’ye: “Bunlar Halife’nin çocukları, şu da onların hocasıdır. Onlara nasihatte bulunsanız.” dedi. İmâm-ı Şâfiî (rah.) da, hocalarına dönerek buyurdu ki:
“Halife’nin çocuklarını ıslah etmeye başlamadan önce ilk işin, kendi nefsini ıslah etmek olsun. Çünkü onların hataları ve kusurları, senin iki dudağının arasındadır. Senin güzel gördüğün şeyi, onlar da güzel görür. Yine senin terk ettiğin şeyi, onlar da terk eder. Onlara Allâhü Teâlâ’nın Kitâb’ını öğret. Fakat bu husûsta onlara fazla sert davranma ki bıkkınlık hissetmesinler. Tamamen de salıverme ki ondan uzaklaşmasınlar. Sonra onlara en güzel ve hikmetli sözleri öğret. İlimlerini pekiştirip sağlamlaştırıncaya kadar onlara ilmin dışında başka şeyden fazlaca bahsetme. Çünkü çok sözün bazısı, diğer bazısını unutturur.
GAFLET UYKUSUNDAN UYANMAK
Şeyh Sâdi-i Şîrâzî demiştir ki: Bir kervanla seyahatim esnasında bir gece Fiyd Sahrası’nda uykuya dalmıştım. Beni böyle gören bir yolcu yanıma gelip devesinin yuları ile başıma vurdu ve dedi ki: “Ne yapıyorsun? Sen ölmek mi istiyorsun? Giden kafiledeki hayvanların boynundaki çıngırakların sesini duyuyorsun da yine uykudan başını kaldırmıyorsun. Ben de senin gibi tatlı uykuya dalmak isterim. Benim de uykum var. Fakat önümüzde müthiş bir çöl var, onu geçmek lâzım, sen de gaflet ederek kervandan geri kalırsan artık istenilen menzile nasıl kavuşacaksın?”
Yolda uyuyup kalanlar, başlarını uykudan kaldırdıkları zaman, yolcuların kaybolmakta olan izlerinden başka bir şey göremezler. Erkenden uyanıp kalkan yolcu, diğerlerini geçerek yolunu almış olur. Geride kalan ise kurda kuşa yem olup hayata veda edebilir. Ölecek yahut helâk olacak bir hâle düştükten sonra uyanmakta ne fayda var?
Hâsılı kelâm; dünyada iken âhiret azığını hazırlamaya gayret etmeli, ömrü gafletle geçirmemelidir.
Hicrî: 20Cemâziyelâhir 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
20 Aralık 2024 Cuma
İMÂM ŞÂFİÎ HAZRETLERİNİN NASİHATLERİ
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اَلْيَمِينُ الْفَاجِرَةُ تَدَعُ الدِّيَارَ بَلَاقِعَ. (هق)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : يالان يره يره يابلان يمنلر ، مملكتلرى حراب أدر . ’’
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Yalan yere yapılan yeminler, memleketleri harap eder.”
(Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)
Hicrî: 19Cemâziyelâhir 1446 Fazilet Takvim
İMÂM ŞÂFİÎ HAZRETLERİNİN NASİHATLERİ
İmâm Şâfiî (rah.) Hazretlerinin talebelerinden Ömer bin Nebâte anlattı:
Irak’ta iken İmâm Şâfiî Hazretlerinden bir şeyler dinlemek arzusunda idim. Ancak onu bulamamıştım. Bir gün nehir kıyısında abdest almak için hazırlanmış iken yanımdan geçen bir zât bana:
“Evladım! Abdestini güzelce al ki Cenâb-ı Hak da işleyeceğin amelinin sevabını kâmil olarak ihsân eylesin.” dedi ve yoluna devam etti. Ben de peşine düştüm. Bana dönerek dedi ki:
“İyi bil ki Allâhü Teâlâ’ya karşı sadâkatle ve ihlâsla kulluk edersen, dünya ve âhirette kurtuluşa nâil olursun. Kim dininde hassas davranır, dinin emirlerine son derece riâyet ederse, kötü ve yerilecek hâllere düşmekten selâmet bulur. Kim zühd sahibi olursa (dünyaya kalbini bağlamazsa) âhirette ebedî mükâfatlara kavuşur.
Sen dünyada doğru ol, rağbetin ve gayretin hep âhirete olsun. Her işinde dürüst ve Rabb’ine karşı ihlâslı olursan, âhirette selâmete erenlerle birlikte, kurtuluşa nâil olursun.”
Sonra bu zâtın kim olduğunu sordum, “O, İmâm Şâfiî’dir” dediler.
İmâm Şâfiî (rah.) Hazretleri şöyle buyurmuştur:
“Cömertlik, dünya ve âhirette ayıpları örter.”
“Dünyada, hiç kimseye nübüvvetten (Peygamberlikten) üstün birşey verilmemiştir. Nübüvvetten sonra verilenlerin en üstünü ise ilim ve fıkıhtır. Âhirette ise kişinin kavuşacağı en üstün şey, Cenâb-ı Hakk’ın rahmetidir.”
“Dünyayı kazanmak isteyen ilim tahsil etmeli, âhireti isteyen de ilim tahsil etmeli. İlmi sevmeyende hayır yoktur. Zira bir şeyi bilmeyen ona düşman olur.”
İmâm Şâfiî (rah.) Hazretlerine, “İlme olan rağbetiniz nasıldır?” diye suâl ettiler, “Daha önce duymadığım bir kelime işittiğimde âzâlarımın her birinin dikkat kesilip de o kelimeyi işitmekle rızıklanmalarını arzu ederdim.” dedi. “İlme hırsınız nasıldır?” diye suâl ettiler, “Mal yığmaya düşkün kimsenin hırsı gibi” buyurdu. “İlmi nasıl talep ediyorsunuz?” dediler, “Evladını kaybetmiş annenin yavrusunu araması gibi.” cevabını verdi.
Hicrî: 19Cemâziyelâhir 1446 Fazilet Takvim