19 Haziran 2024 Çarşamba

İSLÂM KARDEŞLİĞİ


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : ‏لَا يُؤْمِنُ‏ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ. (ق)‏

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : برينز ، كندسى إيجن سوديكى شء ،ىدين قردشى إيجن ده سومدكجه ، كامل مؤمن اولاماز . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  “Biriniz, kendisi için sevdiği şeyi, din kardeşi için de sevmedikçe, kâmil mümin olamaz.”

(Müttefekun Aleyh; Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

Hicrî:    13  Zilhicce   1445  Fazilet Takvim

 

 

İSLÂM KARDEŞLİĞİ

 

Mescid-i Nebevî’nin inşasından sonra Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bir gün Enes bin Mâlik (r.a.) Hazretlerinin evinde Muhâcirler ve Ensâr’dan doksan sahâbî arasında ikişer ikişer kardeşlik akdetti. Kendileri de Ali bin Ebû Tâlib Hazretlerinin elini tutarak “Bu da benim kardeşimdir.” buyurdu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından Muhâcirler ile Ensâr arasında kurulan bu “muâhât (kardeşlik)”, insanlık tarihinde eşi ve benzeri gösterilemeyen bir ictimâî hâdise, pek büyük bir yardımlaşma örneğidir. İslâm muhâcirleri, bütün mallarını, mülklerini Mekke’de bırakarak dinleri uğrunda Medine’ye hicret etmişlerdi. Ensâr, onları kendilerine tercih etmişler; muhâcirleri evlerinde müsafir etmekten başka, ayrıca kendilerine ait olan bütün Medîne hurmalıklarını, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimize arz ederek, muhâcir kardeşleriyle aralarında müsâvî olarak taksîm etmesini istemişlerdir.

Bu kardeşlik, rastgele değildi. Belki hicret zamanından beri altı, yedi ay Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ashâbının rûhî ve mânevî hâllerini inceden inceye tedkîk ederek ve her iki zât arasında müşterek vasıflar bularak kardeş yapmıştı. Meselâ Selmân-ı Fârisî ile Ebu’d-Derdâ, Ammâr bin Yâsir ile Huzeyfe bin Yemân, Mus‘ab bin Umeyr ile Ebû Eyyûb el-Ensârî (radıyallâhü anhüm) Hazretlerinin aralarında mizaç ve hissiyât itibarıyla tam bir benzerlik vardır.

Bu kardeşliğin hedefi, kardeşlerin bir diğerine yardım ve iyiliği, birbirlerine nasihat ve rehberlik etmeleri; daha mühimi birbirlerine vâris olmaları idi. Bedir Gazâsı’ndan ve ganimetinden sonra Muhâcirlerin artık Ensâr’ın yardımına ihtiyaçları kalmaması üzerine de Enfâl Sûresi’nin son âyetleriyle, bu kardeşlikteki miras hükmü kaldırılmıştır.

Hulâsa; Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından kurulan din kardeşliğinin miras hükmü kaldırılmış, fakat müminlerin birbirine yardımı, birbirlerine iyilikte bulunmaları, birbirlerine hayırlı nasihatleri devam etmiş ve Allâhü Teâlâ’nın dilediği zamana kadar da devam edecektir.

Bu ictimâî yardımlaşmanın, samimiyetle devam ettiği İslâm’ın ilk zamanlarında pek büyük tesiri görüldü. Hiç tereddüt etmeden denilebilir ki, çeyrek asır zarfında İslâm nurunun, âlemin her köşesine yayılması, İran’ın ve Şam’ın tamamen fethi, bu din kardeşliğinin pek kuvvetli bir eseridir.

Hicrî:    13 Zilhicce  1445  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder