قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : : مَنِ الْتَمَسَ رِضَا اللهِ بِسَخَطِ النَّاسِ رَضِىَ اللهُ عَنْهُ وَأَرْضَى عَنْهُ النَّاسَ. (ض)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : كيم إنسانلريك كوجنملرينه رغما الله تعالى نيك رضاسينه صارلرسه ، الله تعالى ، اوندان راضى اولور و إنسانلرى ده او كمسهدن راضى قلار . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: Kim insanların gücenmelerine rağmen Allâhü Teâlâ’nın rızasına sarılırsa, Allâhü Teâlâ, ondan razı olur ve insanları da o kimseden razı kılar.”
(Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)
Hicrî: 02 Şevval 1444 Fazilet Takvim
PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V.), UMMAN MELİKİNE ELÇİ GÖNDERMESİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Amr bin Âs’a (r.a.) bir mektup vermiş ve güzel Kur’ân-ı Kerîm’i en iyi okuyanlardan Ebû Zeyd el-Ensârî (r.a.) ile birlikte Umman Meliki’ni ve kardeşini İslâmiyet’e davet için göndermişti. Onların Umman’da yapacağı vazifeler şunlardı: Eğer Umman halkı, kelime-i şehadet getirmeyi kabul ederek Allâh’a ve Resûlü’ne itaat edecek olurlarsa, Amr bin Âs (r.a.) orada idarî işlerle uğraşacak; Ebû Zeyd (r.a.) ise namaz kıldıracak, halka İslâmiyet’i anlatacak, Kur’ân-ı Kerîm’i ve sünnet-i seniyyeyi öğretecekti.
Amr bin Âs (r.a.) şöyle anlatmıştır: Umman’a vardığım zaman, daha mülayim olduğu için önce Melik’in kardeşi Abd bin Cülendâ’nın yanına vardım. Ona, “Ben, Resûlullah (s.a.v.) Hazretlerinin sana ve kardeşine gönderdiği elçisiyim. Seni, bir olan, eşi ve ortağı olmayan Allâhü Teâlâ’ya iman ve ibadet etmeye ve Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm’ın, O’nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet getirmeye davet ediyorum.” dedim.
Bundan sonra Abd, “Sizin peygamberiniz neyi emrediyor ve neleri yasaklıyor?” dedi. Ben de “Allâhü Teâlâ’nın emirlerine itaati emreder ve ona âsî olmaktan nehyeder. Ve iyiliği ve sıla-i rahmi (akrabaya iyiliği) emreyler. Zulümden, haksızlıktan, zinadan, içkiden, putlara ve haça tapmaktan nehyeder.” dedim.
Melik’in kardeşi Abd, “Ne güzel şeylere davet edermiş! Keşke kardeşim, bana tâbi olsa da gidip Peygamberiniz’e iman getirip tasdik etsek. Amma kardeşim, saltanata düşkün, onu bırakıp başkasına tâbi olmak istemez.” dedi.
Ben, “Eğer Müslüman olursa Fahr-i Âlem (s.a.v.) Hazretleri yine kavmine onu hükümdar kılar. Ve zenginlerinden zekât alır, fakirlerine verir.” dedim.
Zekâtın ne olduğunu sordu. Ben de anlattım. “Bu, ne güzel bir şeydir.” dedi. Sonra yanından ayrıldım. Birkaç gün bekledim. Abd bin Cülendâ, kardeşiyle buluşup davetimden haber verdi. Sonra beni çağırdılar. İçeri girip mühürlü mektub-ı şerîfi sundum. Mektubu okudu, sonra kardeşine verdi. O da tamamını okudu...
(Devamı yarın)
Hicrî: 0 2Şevval 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder