قَالَ اللهُ تَعَالَى : اِنَّمَا يَخْشَى اللهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ.... (سورة فاطر، ۲۸)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : الله دان حقى إيله آنجق عالملر قورقار . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “ Allah’tan hakkı ile ancak âlimler korkar...”
(Fâtır Sûresi, âyet 28)
Hicrî: 18 Zilhicce 1443 Fazilet Takvim
ABDÜLKÂDİR GEYLÂNÎ KUDDİSE SİRRUH
Gavsü’l-A‘zam Muhyiddin Abdülkâdir-i Geylânî (k.s.) Hazretleri, evliyânın büyüklerinden olup Kâdiriyye tarîkatı, ona nisbet edilir. Neseb-i şerîfleri Hazret-i Hasan bin Aliyyibn-i Ebî Tâlib radıyallâhü anhümâ’ya dayanır.
Hicrî 491 (Mîlâdî 1097) tarihinde İran’ın Geylan beldesinde doğdu. Fıkıh, hadîs ve tasavvuf ilminde zamanının imâmı oldu. Nâm ve şöhreti bütün âlemi kapladı. Hanbelî Mezhebi’nde müftî idi.
Fıkıh usûlü ve tasavvufa dâir birkaç kitap telif etmiştir. Takvâ ve tasavvufa dair ârifâne sözleri çoktur.
Hicrî 561 (Mîlâdî 1165) tarihinde Bağdat’ta vefat etmiş olup buradaki türbesi meşhur ziyâretgâhtır. Tarîkat-ı aliyyeleri, zamanında İslâm memleketlerinin her tarafına yayılmıştı.
Abdülkâdir Geylânî kuddise sirruh Hazretlerine, “Şükür nedir?” diye soruldu, şöyle buyurdular:
“Şükrün hakikati, nimetleri ihsân edenin Hazret-i Allah olduğunu itiraf etmek, nefsini zelil/hor görerek huşû ve tevâzu üzere nimetlerin kıymetini bilebilmektir. ‘Mâ şekernâke hakka şükrike’ (Allâh’ım, sana hakkıyla şükredemedik) denildiği üzere kişi, kendisinin nimetlerin şükrünü hakkıyla edâ edebilmekten âciz olduğuna inanmalı, Cenâb-ı Hakk’ın yardımıyla yaptığı şükür için de şükretmesi icab ettiğini bilmelidir.
Bu da şu kısımlara ayrılır:
Lisân ile şükür, tevâzu ve gönül kırıklığı içinde, nimetin Allâhü Teâlâ’dan geldiğini itiraf etmektir.
Uzuvlarla yapılan şükür de bütün âzâlarını Cenâb-ı Hakk’ın hizmetinde kullanmaktır.
Kalp ile şükür ise Cenâb-ı Hakk’a tazim ve hürmette, ona kullukta devam üzere bulunmak, nefsine sahip olarak bu halde istikametini koruyabilmektir.”
Hicrî: 18 Zilhicce 1443 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder