3 Mayıs 2021 Pazartesi

FÂTİH SULTAN MEHMED HAN’IN TEVAZUU


قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:  مَنْ يَتَوَاضَعْ لِلهِ سُبْحَانَهُ دَرَجَةً يَرْفَعْهُ اللهُ بِهِ دَرَجَةً. (هـ)

رسول الله  ( ﷺ )  بيوردولر  : كيم ، الله سبحانه إيجن بر دره جه ( آزجق ) تواضع كوستريرسه ، بو تواضعى سببيله الله تعالى ، اونون مرتبه سنى بر دره جه يوكسلتر  . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim, Allah Sübhânehû için bir derece (azıcık) tevâzu gösterirse, bu tevâzuu sebebiyle Allâhü Teâlâ, onun mertebesini bir derece yükseltir.”

(Sünen-i İbn-i Mâce)

Hicrî:   21   Ramazan     1442    Fazilet Takvim

 

FÂTİH SULTAN MEHMED HAN’IN TEVAZUU

 

Fâtih Sultan Mehmed Han çok merhametli ve müsâmahalı idi. İstanbul’a girdiği vakit ayaklarına kapanan Hıristiyan İstanbul halkını yerden kaldırmak âlicenaplığını gösteren cihan padişahı, şu sözlerle onları teselli etti: “Ayağa kalkınız, ben Sultan Mehmed Han, hepinize söylüyorum ki; şu andan itibaren artık hayatınız ve hürriyetiniz hususunda korkmayınız!”

İlme, sanata ve ilim adamlarına çok kıymet verirdi. Başına, dedesi Çelebi Mehmed Han gibi dânişmend (âlim ya da talebe) sarığı sarardı. Dânişmend sarığı, ilmiye sınıfı arasında kefeni temsil eder ve kefenlerini başları üstünde taşıdıkları manâsına gelirdi. Kendisini ilmiyeden kabul eder ve aslâ padişah kavuğu takmazdı. Aklî ve naklî ilimlerde söz sahibi olan âlimleri İstanbul’a topladı ve onların talebe yetiştirmesi için medreseler kurdu. Askerî fetihleri gibi, ilim adına açtığı harpte de bir âlimler ve sanatkârlar ordusu kurdu ve bu muhteşem orduya kendisi serdar oldu. Türkçe, Arapça, Farsça, Latince, Sırpça ve Rumca’ya bütün incelikleriyle vâkıf idi.

Saltanatı ile mağrur olmayıp gayet dindardı. Bu dünya nimetlerinin gelip geçici olduğunu hem ifade eder, hem de bu şuurla yaşardı. Bu hâlini, onun şu beytleri ne güzel ifade etmiştir:

Âhiret kesbeylemektir dâr-ı dünyâdan garaz,

Yoksa ey zâhid, nedir bildin mi ukbâdan garaz.

(Dünyadan maksat âhireti kazanmaktır. Ey takvâ sahibi, âhiretten maksat nedir, bildin mi?)

Mâl ü mülki terk edip gitsen gerektir âkıbet,

Pes nedir dünyâ için ey hâce, dünyâdan garaz.

(Mal ve mülkü bırakıp gideceksin sonunda. Öyleyse gelip geçici bu dünyalık için niye bu kadar uğraşıyorsun.)

(Osmanlı Tarihi, Çamlıca Basım Yayın)

Hicrî:   21   Ramazan     1442    Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder