3 Şubat 2021 Çarşamba

HAZRET-İ HÂRÛN ALEYHİSSELÂM


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ :  مَنْ كَانَتِ الْآخِرَةُ هَمَّهُ جَعَلَ اللهُ غِنَاهُ فِي قَلْبِهِ وَجَمَعَ لَهُ شَمْلَهُ وَأَتَتْهُ الدُّنْيَا وَهِيَ رَاغِمَةٌ. (ت)

رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر  ، "  هر كمين دوشونجسى آخرت اولورسه ، الله تعالى ، اونون زنكنلكنى قلبنده قلار ( كونول زنكنلكى ورير ) ، داغنق اولان إشلرنى طوبارلر ، دنيا ( دان ده تقدير و تقسيم أديلن ناصيبى ) كندسينه بويون أكمش اولرق كلير . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Her kimin düşüncesi âhiret olursa, Allâhü Teâlâ, onun zenginliğini kalbinde kılar (gönül zenginliği verir), dağınık olan işlerini toparlar, dünya(dan da takdir ve taksim edilen nasibi) kendisine boyun eğmiş olarak gelir.”

(Sünen-i Tirmizî)

Hicrî:   21   Cemâziyelahir     1442    Fazilet Takvim

 

HAZRET-İ HÂRÛN ALEYHİSSELÂM

 

Hârûn aleyhisselâm, Mûsâ aleyhisselâm’ın ağabeyi, veziri ve peygamberlik vazifesinde yardımcısı idi. Pek güzel ve beyaz yüzlü, fasîh konuşan, halîm bir zât idi. Mûsâ aleyhisselâm ile beraber, Firavun’u dine davet etmekle emrolunmuştu.

Hz. Mûsâ, Tûr Dağı’na gittiği zaman yerine Hârûn (a.s.) vekil bırakılmıştı. Hz. Hârûn, İsrailoğulları’ndan buzağıya tapanlara “Sizin Rabbiniz, Rahman ve Rahîm olan Allâhü Teâlâ’dan başkası değildir. Bana tâbi olunuz, benim emrime itaat ediniz! (Sizi buzağıya tapmaya çağıran) Sâmirî gibi bir münafığın sözüne bakmayınız!” diye tesirli öğütler vermiş ise de, onlar kabul etmediler. Bunun üzerine kendisi bir tarafa çekilerek Hz. Mûsâ’nın dönmesini beklemiş, İsrailoğullarını tefrikaya, münakaşaya düşürmemek için başka bir şey söylememişti.

Hazret-i Mûsâ’dan yedi ay veya üç sene evvel, yüz yirmi üç yaşında iken Tih sahrası’nda vefat etti, Tûr-i Sînâ civarında Mürran Dağı’ndaki bir mağaraya defnedildi.

 

KIYAMET GÜNÜ AZABI ŞİDDETLİ OLACAK ÂLİM

 

İmâm Gazâlî rahimehullâh şöyle buyurmuştur:

Öğüt vermek kolaydır, zor olan onu kabul etmektir. Çünkü hevâsına ve nefsinin arzusuna uyan kimselere, nasihati kabul etmek zor gelir. Bu kimselere şerîatin yasakladığı şeyler de güzel görünür. Bilhassa ilmi, dünyada şöhrete ulaşmak için tahsil edenlere, nasihat hiç tesir etmez. Onlar amel etmeden, yalnızca ilmin kendilerine yeteceğini ve bu ilme sahip olmanın kendilerini ahiret azabından kurtaracağını sanırlar. Yine bu kimseler sahip oldukları ilmin, kendilerini yakın zamanda muratlarına kavuşturacağını zannederler. Bu bozuk fikirleri onlara, amele ihtiyaç olmadığını düşündürür de ilimleri ile amel etmezler. Biz, bu hâlde olmaktan Hazret-i Allâh’a sığınırız. Bu şekilde kendisiyle amel edilmeyen ilimler, sahiplerinin aleyhine delil olur. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

“Kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrayacak olan insan, (amel etmediği için) ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir.”

Hicrî:   21   Cemâziyelahir     1442    Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder