قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَوَّلُ مَنْ
يَرِدُ عَلَىَّ الْحَوْضَ أَهْلُ بَيْتِى وَمَنْ أَحَبَّنِى مِنْ أُمَّتِى. (كنز)
رسول الله أفندمز ( ﷺ )
بيوردولر ،" (
كوثر ) حاوضنيك باشنده بنم يانمه إلك كله جك اولانلر أهل بيتم و أؤمتمدن بنى
سونلردر ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “(Kevser) havzının başında benim yanıma ilk gelecek olanlar ehl-i beytim ve ümmetimden beni sevenlerdir.”
(Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî: 22 Zilhıcce 1440 Fazilet
Takvimi
HAZRET-İ EBÛBEKİR’İN YÜKSEK VASIFLARI
Hazret-i Enes (radıyallâhü anh) buyurdular ki:
“Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) bir vakit hasta olmuştu. Hastalığı uzayınca, bir sabah Hz. Ebûbekir (radıyallâhü anh), Resûlullah Efendimizi (s.a.v.) ziyârete gitti. İçeri girip selam verince gördü ki; Resûlullah (s.a.v.) Hazretleri evin ortasında yatmış, mübarek başı Dıhyetü’l-Kelbî’nin (r.a.) dizinde uyuyordu.
“Yâ Dıhye! Resûlullah (s.a.v.) Hazretleri nasıldır?” diye sorunca Hazret-i Dıhye:
“Sıhhati yerindedir” dedi. Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.):
“Yâ Dıhye! Onun iyileştiği müjdesini bana verdiğin için Allâhü Teâlâ sana hayır versin ve seni mükâfatlandırsın.” deyince Hazret-i Dıhye (r. a.):
“Ey Ebûbekir! Vallâhi ben seni başkalarından daha çok severim. Senin, benim yanımda hediyelerin vardır ki sana tebliğ edeyim. Sen Allah Resûlü’nün halîfesisin ve peygamberlerden sonra Âdemoğlunun seyyidisin. Seni seven ve sana tâbi olan kimse felah bulacak; seni sevmeyen ve sana tâbi olmayan zararlı çıkacaktır. Her kim seni dost edinirse Resûlullâh’a (s.a.v.) dost olacak; her kim sana buğzederse, Resûlullâh’a buğzetmiş olacak. Senin dostun, Allâh’ın ve Resûlü’nün dostudur; senin düşmanın, Allâh’ın ve Resûlü’nün düşmanıdır. Sana düşman olan, Resûlullâh’ın şefâatinden mahrum olur. Resûlullâh’ın şefâatinden mahrum olan da Hak Teâlâ’nın rahmetinden mahrum kalır.
Ey Ebûbekir! Sen, bu insanların en hayırlısısın! Yanıma gel!” dedi. Ebûbekir (r.a.) yaklaşınca Dıhye (r.a.) kayboldu.
Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) de uyanınca:
“Ey Ebûbekir! Aranızda neler konuşuyordunuz?” diye sordu. Hazret-i Ebûbekir (r.a.), Dıhye ile aralarında geçen konuşmayı haber verdi. Resûlullah (s.a.v.):
“Ey Ebûbekir! O, Dıhye değil, Cibrîl-i Emîn idi. O, Allâhü Teâlâ’nın sana verdiği vasıfları haber verdi.” buyurdu.
“Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) bir vakit hasta olmuştu. Hastalığı uzayınca, bir sabah Hz. Ebûbekir (radıyallâhü anh), Resûlullah Efendimizi (s.a.v.) ziyârete gitti. İçeri girip selam verince gördü ki; Resûlullah (s.a.v.) Hazretleri evin ortasında yatmış, mübarek başı Dıhyetü’l-Kelbî’nin (r.a.) dizinde uyuyordu.
“Yâ Dıhye! Resûlullah (s.a.v.) Hazretleri nasıldır?” diye sorunca Hazret-i Dıhye:
“Sıhhati yerindedir” dedi. Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.):
“Yâ Dıhye! Onun iyileştiği müjdesini bana verdiğin için Allâhü Teâlâ sana hayır versin ve seni mükâfatlandırsın.” deyince Hazret-i Dıhye (r. a.):
“Ey Ebûbekir! Vallâhi ben seni başkalarından daha çok severim. Senin, benim yanımda hediyelerin vardır ki sana tebliğ edeyim. Sen Allah Resûlü’nün halîfesisin ve peygamberlerden sonra Âdemoğlunun seyyidisin. Seni seven ve sana tâbi olan kimse felah bulacak; seni sevmeyen ve sana tâbi olmayan zararlı çıkacaktır. Her kim seni dost edinirse Resûlullâh’a (s.a.v.) dost olacak; her kim sana buğzederse, Resûlullâh’a buğzetmiş olacak. Senin dostun, Allâh’ın ve Resûlü’nün dostudur; senin düşmanın, Allâh’ın ve Resûlü’nün düşmanıdır. Sana düşman olan, Resûlullâh’ın şefâatinden mahrum olur. Resûlullâh’ın şefâatinden mahrum olan da Hak Teâlâ’nın rahmetinden mahrum kalır.
Ey Ebûbekir! Sen, bu insanların en hayırlısısın! Yanıma gel!” dedi. Ebûbekir (r.a.) yaklaşınca Dıhye (r.a.) kayboldu.
Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) de uyanınca:
“Ey Ebûbekir! Aranızda neler konuşuyordunuz?” diye sordu. Hazret-i Ebûbekir (r.a.), Dıhye ile aralarında geçen konuşmayı haber verdi. Resûlullah (s.a.v.):
“Ey Ebûbekir! O, Dıhye değil, Cibrîl-i Emîn idi. O, Allâhü Teâlâ’nın sana verdiği vasıfları haber verdi.” buyurdu.
Hicrî: 22 Zilhıcce 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder