قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحَيَاءُ زِينَةٌ، وَالتُّقَى
كَرَمٌ، وَخَيْرُ الْمَرْكَبِ الصَّبْرُ، وَانْتِظَارُ الْفَرَجِ مِنَ اللهِ عَزَّ
وَجَلَّ عِبَادَةٌ. (الجامع الصغير)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) ،" حيا
( إنسانه ) أك كوزل زينت در . تقوى كَرَمْ در ( أك بيوك شرفتر ) و أك خيرلى بنك
صبردر . ( صبرأدرك ) بلا و صقنطلردان قورتولماي الله عززه و جلله دن بكلمك إيسه
عبادت در ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Hayâ (insana) en güzel zînettir, takvâ keremdir (en büyük şereftir) ve en hayırlı binek sabırdır. (Sabrederek) belâ ve sıkıntılardan kurtulmayı Allah Azze ve Celle’den beklemek ise ibâdettir.”
(Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)
Hicrî: 24 Şaban 1440 Fazilet
Takvimi
ZEKÂT VE SADAKANIN EN MAKBULÜ
Bakara Sûresi’nin 273. âyetinin tefsiri: “Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar, Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah yolunda meşgûliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. Hallerini bilmeyen -iffetlerini muhafaza için tahammül edip istemeye tenezzül etmediklerinden- onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, sîmâlarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler.”
Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur. Ashâb-ı Suffe’nin adedi dört yüz kişiye kadar çıkmıştı. Medîne-i Münevvere’de meskenleri, akrabaları, hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur’ân-ı Kerîm öğrenirler, Peygamberimizin sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar Resûlullâh’ın (s.a.v.) medresesinin kendilerini Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe’nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki: “Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o benim refîklerimdendir (arkadaşlarımdandır).”
Bakara sûresinin 273. âyet-i kerîmesi Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber, hükmü umûmîdir. Allah rızâsı için nöbet bekleyen veya Allah rızâsı için ilim öğrenen veya Allah rızâsı için Allah yolundaki hizmetlere kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmaya vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer. Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir. Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.
Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur. Ashâb-ı Suffe’nin adedi dört yüz kişiye kadar çıkmıştı. Medîne-i Münevvere’de meskenleri, akrabaları, hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur’ân-ı Kerîm öğrenirler, Peygamberimizin sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar Resûlullâh’ın (s.a.v.) medresesinin kendilerini Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe’nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki: “Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o benim refîklerimdendir (arkadaşlarımdandır).”
Bakara sûresinin 273. âyet-i kerîmesi Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber, hükmü umûmîdir. Allah rızâsı için nöbet bekleyen veya Allah rızâsı için ilim öğrenen veya Allah rızâsı için Allah yolundaki hizmetlere kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmaya vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer. Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir. Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.
(Elmalılı Tefsiri, Fazilet Neş.)
Hicrî: 24 Şaban 1440 Fazilet
Takvimi