أَنَّ
أَعْرَابِيًّا قَالَ لِرَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَتَى
السَّاعَةُ؟ قَالَ لَهُ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا
أَعْدَدْتَ لَهَا؟ قَالَ: حُبَّ اللهِ وَرَسُولِهِ، قَالَ: أَنْتَ مَعَ مَنْ
أَحْبَبْتَ. (م)
بر آغرابى رسول الله صلى الله عليه وسلم أفندمزه :
" قيامت نه زمان قوباجق ؟ " ديه سوردى . بيغمبريمز صلى الله عليه وسلم
قيامت إيجن نه حضرلادين ؟" بيوردى , آغرابى " الله و رسولى نون سوكسنى .
" ده دى . بيغمبريمز صلى الله عليه
وسلم : " اوحالده سن ، سودكلرنله برابرسين ." بيوردولر .
Bir A’râbî, Resûlullah (s.a.v.) Efendimize: “Kıyâmet ne zaman kopacak?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.) “Kıyâmet için ne hazırladın?” buyurdu. (A’râbî) “Allah ve Resûlü’nün sevgisini.” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.): “O hâlde sen, sevdiklerinle berabersin.” buyurdular.
(Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 02 Şaban 1440 Fazilet
Takvimi
KİŞİ SEVDİKLERİ İLE BERABERDİR
Peygamber Efendimizi (sallallâhü aleyhi ve sellem) sevmek her Müslümana lâzım ve farzdır. Çünkü kişi, dünya ve âhirette, sevdikleri ile beraberdir. Enes bin Mâlik’ten (radıyallâhü anh) rivâyet olunan hadîs-i şerîfte, Peygamberimiz (s.a.v.): “Bir kimse benim sünnetimi sevse, beni sevmiş olur ve bir kimse beni sevse cennet-i a’lâda benimle birlikte olur.” buyurmuşlardır.
Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin, Sevban isminde azatlı bir kölesi vardı. Sevban Hazretleri, Peygamberimizi canından daha çok sever ve onun huzurundan bir an ayrılmaya tahammül edemezdi. Hatta onun hizmetinde bulunmak ve nurlu cemâlini görmekle övünürdü.
Bir gün Hazret-i Sevbân, Fahr-i Kâinât Efendimizin huzûruna geldi. Yüzünden, hüzünlü olduğu anlaşılıyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Ey Sevban, sana ne oldu ki bugün böyle hâlin değişmiş, mahzun ve gönlü kırık bir haldesin?” diye sordular. Sevban (r.a.):
“Yâ Resûlallâh, benim bedenimde her hangi bir hastalık veya başka türlü bir elem yoktur. Ancak ben, sizi son derece seviyorum. Bir dakika, belki bir sâniye olsun mübârek yüzünüzü görmemeye ve pâk meclisinizden ayrılmaya tahammül edemiyorum. Yarın kıyâmet gününde siz cennetin en yüksek makâmında olursunuz. Ben ise cennete girebilsem bile sizden aşağı derecede bulunacağımdan dolayı nurlu cemâlinizi görememeye, sizin hasretinize nasıl tahammül ederim? İşte bunları düşündüğümden kederliyim.” dedi.
O zaman Cenâb-ı Hak, Resûlüne: “Yâ Muhammed, Sevbân’a söyle ki ben Azîmüşşân kendisini dünyâda senin pâk cemâlini görmekten ve sohbetinde bulunmaktan nasıl mahrum etmediysem âhirette de onu senden ayrı ve uzak kılmam.” buyurarak Nisâ Sûresi’nin 69’ncu âyet-i celîlesini indirdi ki meâl-i şerîfi şöyledir:
“Ve her kim Allâhü Teâlâ’ya ve peygambere itâat ederse, işte onlar Allâhü Teâlâ’nın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler ve sıddîklar ve şehîdler ve sâlih zatlar ile beraberdirler. Onlar ise ne güzel arkadaşlardır.”
Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin, Sevban isminde azatlı bir kölesi vardı. Sevban Hazretleri, Peygamberimizi canından daha çok sever ve onun huzurundan bir an ayrılmaya tahammül edemezdi. Hatta onun hizmetinde bulunmak ve nurlu cemâlini görmekle övünürdü.
Bir gün Hazret-i Sevbân, Fahr-i Kâinât Efendimizin huzûruna geldi. Yüzünden, hüzünlü olduğu anlaşılıyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Ey Sevban, sana ne oldu ki bugün böyle hâlin değişmiş, mahzun ve gönlü kırık bir haldesin?” diye sordular. Sevban (r.a.):
“Yâ Resûlallâh, benim bedenimde her hangi bir hastalık veya başka türlü bir elem yoktur. Ancak ben, sizi son derece seviyorum. Bir dakika, belki bir sâniye olsun mübârek yüzünüzü görmemeye ve pâk meclisinizden ayrılmaya tahammül edemiyorum. Yarın kıyâmet gününde siz cennetin en yüksek makâmında olursunuz. Ben ise cennete girebilsem bile sizden aşağı derecede bulunacağımdan dolayı nurlu cemâlinizi görememeye, sizin hasretinize nasıl tahammül ederim? İşte bunları düşündüğümden kederliyim.” dedi.
O zaman Cenâb-ı Hak, Resûlüne: “Yâ Muhammed, Sevbân’a söyle ki ben Azîmüşşân kendisini dünyâda senin pâk cemâlini görmekten ve sohbetinde bulunmaktan nasıl mahrum etmediysem âhirette de onu senden ayrı ve uzak kılmam.” buyurarak Nisâ Sûresi’nin 69’ncu âyet-i celîlesini indirdi ki meâl-i şerîfi şöyledir:
“Ve her kim Allâhü Teâlâ’ya ve peygambere itâat ederse, işte onlar Allâhü Teâlâ’nın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler ve sıddîklar ve şehîdler ve sâlih zatlar ile beraberdirler. Onlar ise ne güzel arkadaşlardır.”
Hicrî: 02 Şaban 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder