قَالَ
اللهُ تَعَالَى: قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ اٰمَنُوا هُدًى وَشِفَاءٌ. (سورة فصلت، ٤٤ )
الله تعالى شويله بيوردى ( مآلاً )
." ده
كى : او ( قرآن كريم ) إيمان أدنلر إيجن بر هدايت ( وسله سى ) و شفادر ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “De ki; O (Kur’ân-ı Kerîm) îmân edenler için bir hidâyet (vesilesi) ve şifâdır…”
(Fussılet Sûresi, âyet 44)
(Fussılet Sûresi, âyet 44)
Hicrî: 09 Recep 1440 Fazilet
Takvimi
KUR’ÂN-I MÜBÎN ÎMÂN EHLİ İÇİN BİR ŞİFÂDIR
Allâhü Teâlâ, İsrâ Sûresi’nin 82. âyet-i kerîmesinde (meâlen): “Biz de Kur’an’dan peyderpey öylesini indiririz ki müminler için o bir şifâ ve bir rahmettir, zâlimlerin ise ancak hüsranını artırır.” buyurmaktadır.
Bu âyet-i kerîmede dünya türlü türlü dert ve hastalıkla, belâ ve sıkıntı ile dolu bir hastahaneye, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir tabîbe, Kur’ân-ı Kerîm de şifâ veren bir ilaca ve faydalı bir gıdaya teşbih edilmiş oluyor. Nifak, küfür, zulüm, hırs, yeis, tembellik, cehâlet, taklid, taassub, kötü niyet gibi ahlâkî, ictimaî, rûhî hastalıklara karşı Kur’ân-ı Kerîm’in şifâ ve rahmet olduğu şüphesizdir. Bundan başka tıbbın âciz kaldığı nice cismânî hastalıklara karşı da Kur’ân’ın şifâ bahşeden husûsiyetleri, ehlince müşâhede edilegelmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm, müminlere rûhî hastalıklar için bir şifâdır, insanlar o sayede bâtıl inançlardan, kötü huylardan kurtularak mânevî sıhhatlerini temin edebilirler. Kur’ân-ı Kerîm ile teberrükte bulunmak, Fâtiha-i Şerîfe gibi sûrelerini hüsnü niyetle okumak da hastalıklar için bir şifâ vesilesi bulunmaktadır. Ve Kur’ân-ı Kerîm beşeriyete bütün kemâlâtın sebeplerini, takib edilecek kurtuluş yolunu göstermiş, onları maddî ve mânevî helâke sebep olacak şeylerden nehyetmiş, kendilerine dünyada da, âhirette de tam bir selâmetle yaşayacaklarına vâsıta olan pek fâideli şeyleri emreylemiş, bir bakımdan da büyük bir ilâhî rahmetten ibaret bulunmuştur.
Fakat Kur’ân-ı Mübîn, zâlimler için ise yani Kur’ân’ı inkâr eden, onun hükümlerine muhâlefet eyleyen kimseler hakkında ise ziyandan, noksandan başka bir şey arttırmaz. Çünkü öyle kimseler, Kur’ân’ın beyânâtına karşı düşmanlıkta, hürmetsizlikte bulunur, her türlü ahlaksızlığı işler, mânevî felâkete tutulmuş olur. Elbette ki, tedâviye muhtaç olan bir şahıs, kendisine verilen en faideli bir ilâcı terk eder de midesini zehirli şeyler ile doldurursa kendi hayatına kastetmiş, kendisini helâke mâruz bırakmış bulunur.
Hicrî: 09 Recep 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder