قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَيُّمَا عَبْدٍ أَذْنَبَ ذَنْبًا
فَتَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ ثُمَّ قَامَ فَصَلَّى ثُمَّ اسْتَغْفَرَ اللهَ
إِلَّا غَفَرَ لَهُ. (ع)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) ،" حنكى
قل بر كوناح إشلرده كوزلجه عبدس آلير صكره قالقب إيكى ركعت نماز قلار و صكراده (
كوناحندان دولاي ) اللهه إستغفار أدرسه الله تعالى اونى محقق مغفرت بيورور ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Hangi kul bir günah işler de güzelce abdest alır sonra kalkıp iki rekât namaz kılar ve sonra da (günâhından dolayı) Allâh’a istiğfâr ederse Allâhü Teâlâ onu muhakkak mağfiret buyurur.”
(Müsned-i Ebû Ya’lâ)
Hicrî: 05 Recep 1440 Fazilet
Takvimi
TEVBE VE İSTİĞFÂRA DÂİR
Cenâb-ı Hak, Nisâ Sûresi’nin 17. âyet-i celîlesinde -meâlen- şöyle buyurmuştur:
“Allah indinde (makbul olan) tevbe, ancak o kimseler içindir ki câhillikle bir kabahat yaparlar da sonra çok geçmeden tevbe ederler. İşte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur. Ve Allâhü Teâlâ alîmdir (kullarından ihlâsla tevbe edenleri bilir) ve hakîmdir (işlerinde hikmet sâhibi olup tevbekâr olarak huzûruna gelenlere azâb etmez).”
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurmuşlardır ki:
“Muhakkak Allâhü Teâlâ -kıyâmet günü- sâlih bir kulunun derecesini yükseltir. O kul, “Yâ Rabbi, bu derece nereden?” diye sorar. “Evlâdının senin için istiğfâr etmesi sebebiyle, buyurur.”
“Ey îmân edenler, Allâhü Teâlâ’ya tevbe edin. Muhakkak ben günde yüz defa Allâhü Teâlâ’ya tevbe ediyorum.”
Günahkâr kimseye düşen vazîfe, işlediği herhangi bir günâhı için hemen tevbe ve istiğfâr etmek, pek bağışlayıcı olan Rabbine süratle dönmektir. Çünkü günah hastalığının tedavisi istiğfardır.
Büyük tefsîr âlimi Katâde Hazretleri buyurmuşlardır ki: “Muhakkak Kur’ân-ı Azîmüşşân sizlere hastalığınızı da tedâvînizi de göstermektedir. Sizin hastalığınız günahlardır, tedaviniz de istiğfârdır.”
Hazret-i Ali (k.v.) Efendimiz anlattı:
“Bir gün Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) ile bir yere çıkmıştık. Bana buyurdular ki:
‘Ey Ali, her üzüntü kesilir gider, ancak cehennem ehlinin hüznü müstesna, o asla kaybolmaz. Her sevinç de silinir gider, ancak cennet ehlinin sevinç ve ferâhı müstesnâ, çünkü o asla kaybolmaz. Ey Ali, bir günah işlediğinde tevbeyi ertesi güne erteleme. Çünkü ertesi gün uzak mesafedir, o güne çıkıp da tevbe edebileceğini bilemezsin.”
“Allah indinde (makbul olan) tevbe, ancak o kimseler içindir ki câhillikle bir kabahat yaparlar da sonra çok geçmeden tevbe ederler. İşte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur. Ve Allâhü Teâlâ alîmdir (kullarından ihlâsla tevbe edenleri bilir) ve hakîmdir (işlerinde hikmet sâhibi olup tevbekâr olarak huzûruna gelenlere azâb etmez).”
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurmuşlardır ki:
“Muhakkak Allâhü Teâlâ -kıyâmet günü- sâlih bir kulunun derecesini yükseltir. O kul, “Yâ Rabbi, bu derece nereden?” diye sorar. “Evlâdının senin için istiğfâr etmesi sebebiyle, buyurur.”
“Ey îmân edenler, Allâhü Teâlâ’ya tevbe edin. Muhakkak ben günde yüz defa Allâhü Teâlâ’ya tevbe ediyorum.”
Günahkâr kimseye düşen vazîfe, işlediği herhangi bir günâhı için hemen tevbe ve istiğfâr etmek, pek bağışlayıcı olan Rabbine süratle dönmektir. Çünkü günah hastalığının tedavisi istiğfardır.
Büyük tefsîr âlimi Katâde Hazretleri buyurmuşlardır ki: “Muhakkak Kur’ân-ı Azîmüşşân sizlere hastalığınızı da tedâvînizi de göstermektedir. Sizin hastalığınız günahlardır, tedaviniz de istiğfârdır.”
Hazret-i Ali (k.v.) Efendimiz anlattı:
“Bir gün Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) ile bir yere çıkmıştık. Bana buyurdular ki:
‘Ey Ali, her üzüntü kesilir gider, ancak cehennem ehlinin hüznü müstesna, o asla kaybolmaz. Her sevinç de silinir gider, ancak cennet ehlinin sevinç ve ferâhı müstesnâ, çünkü o asla kaybolmaz. Ey Ali, bir günah işlediğinde tevbeyi ertesi güne erteleme. Çünkü ertesi gün uzak mesafedir, o güne çıkıp da tevbe edebileceğini bilemezsin.”
(Nefâisü’l-Mecâlis, Aziz Mahmûd Hüdâî (ks.)
Hicrî: 05 Recep 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder