Hadîs-i Şerîf,İ “Muhakkak şu (şer’î) ilim dîninizdir, onu kimden aldığınıza dikkat ediniz.” (Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 21 Rebîulahır 1434 •Fazilet Takvim
DİN - İLİM - MEDENİYET
Bütün Müslümanların muallimi olan Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.),
dünyâ ve âhirette kurtuluş sermâyemiz olan dînimizin esaslarını Ashâb-ı
Kirâm’ına Mescid-i Nebevî’de öğretirdi. Ashâb-ı Kirâm da Resûlullâh’ın
izinden bir adım ayrılmadılar.
İslâm'ın ilk asırlarında ilmin câmi ve mescidlerde öğretilmesi usûlü
hicretin dördüncü asrına kadar devâm etti. Üçüncü asırda felsefe ve bazı
fen ilimleri, alimlerinin ikâmetgâhlarında; tıp, tıp müesseselerinde ve
dînî ilimler de câmilerde okunurdu. Hoca anlatır, talebe yazardı ki
buna “imlâ usûlü” denilirdi. İslâmın ilk devirlerindeki kitaplar bu
yolla telîf olunmuştur.
Talebeler, ilim nerede ise oraya yolculuk ederek zamanın meşhûr
âlimlerinden ilim tahsîl ederlerdi. Bu yüksek âlimler sadece câmilerde
ders vermezler; evleri ve nerede bulunsalar orası bir medrese hâlini
alıverirdi. Her gün muntazaman dersler verirler; câmiye giderken
etraflarında yüzlerce ilim talebesi tahsîle devâm eder; câmide de ders
halkalarındaki talebelere ilim öğretirlerdi.
Bazı meşhûr âlimlerin talebesinin talebesi ve onun da talebeleri
bulunurdu. Meşhûr tabîb Ebûbekr Râzî'nin üç sınıf talebesi var idi; bir
hasta önce birinci kısım talebeye gelir; eğer hastalığı teşhîs edilemez
ise ikinci kısma, sonra üçüncü kısma; onlar da teşhîsten âciz kalırsa
nihâyet ona üstâd bakardı.
Talebe okuyup tamamladığı dersi yahut kitabı üstâdının huzûrunda
okur; o da kitaba “Bu kitab bana … tarafından okunmuştur.” diye
kaydederdi.
Binlerce âlim, hakîm, edîb ve fâzılların ilim öğretmek için
hayatlarını hiçe saydıkları ve yüzbinlerce talebenin yorulmak, dinlenmek
bilmeyen ilim öğrenme gayretleri netîcesinde ilim ve maârif bir şimşek
hızıyla en kâmil mertebesine ulaşmış ve milyonlarca kitaplar telîf
olunmuş, binlerce kütüphâneler tesîs edilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder