30 Nisan 2025 Çarşamba

SULTAN MAHMUD VE BALIKÇI


 

قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : يَشْفَعُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثَلَاثَةٌ: اَلْأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْعُلَمَاءُ ثُمَّ الشُّهَدَاءُ. (هـ)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : قيامت كونى ، أؤج صنف شفاعت أدر : بيغمبرلر ، ضوكره عالملر ، صوكره ده شهتلر . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  Kıyamet günü, üç sınıf şefâat eder: Peygamberler, sonra âlimler, sonra da şehitler.”

(Sünen-i İbn-i Mâce)

Hicrî:  02 Zilkâde   1446  Fazilet Takvim

 

 

SULTAN MAHMUD VE BALIKÇI

 

Sultan Gazneli Mahmud, bir gün tek başına dolaşırken sahilde balık tutmakta olan bir genç gördü. Onun yanına gelip selâm verdi, oturup kelâm etmek istedi. Ancak gencin, keder içinde ve çok üzüntülü bir hâlde olduğunu gördü.

Sultan, “Evladım, neden böyle dertlisin? Bu yaşta senin kadar kederli kimse görmedim” diye sordu. Genç dedi ki: “Efendim, küçük yaşta yedi kardeşim var. Babamız vefat etti, başka kimsemiz de yoktur. Miras olarak bize böyle balık tutmaktan başka bir şey de bırakmadı. Her gün tek başıma ne tutabilirsem bu bizim geçimimiz olur. Ama gördüğünüz üzere tâlihim yâver gitmiyor, pek balık tutamıyorum.”

Sultan Mahmud, “Eğer razı olursan sana ortak ve yardımcı olayım, tuttuğumuz balıklar da ortak olsun?” dedi, genç: “Olur, belki sizin tâlihiniz yâver gider.” cevabını verdi.

Sultan Mahmud, ağı denize saldığında pek çok balık tuttu. Genç, buna çok sevindi ve dedi ki: “Efendim, siz pek nasipliymişsiniz! Demek ki tâlihin tâlihten farkı varmış!”

Sultan: “Ey delikanlı, asıl sen, ortağının kim olduğunu bilsen, nasıl bir devlete nâil olacağını anlardın. Şimdi bak gör, balıkçı nasıl padişah oluyor.” dedi. Sonra atına bindi.

Genç, onun atına bindiğini görünce; “Efendim, balıktan hissenizi almadınız.” dedi. Sultan Mahmud, “Bugünkü av, senin olsun, yarın ağına düşen de benim olsun.” cevabını verdi ve sarayına döndü.

Ertesi gün, Sultan Mahmud’un aklına o genç düştü. Hemen bir çavuş gönderip o genci sarayına getirtti. Gelince Sultan, ona iltifat ve itibar etti, hattâ tahtta yanına oturttu.

Vezirler itiraz ettiler, “Sultan’ım, bu fakir, tahta oturmaya nasıl lâyık olabilir?” dediler; Sultan ise “Ben, dün onunla ortak oldum. Mademki ortağımız, onu terk etmek revâ olmaz. Ben, dün kabul ettiğimi bugün reddeylemem, Cenâb-ı Hakk’ın bu gence açtığı feyiz ve bereket yolunu elbette seddeylemem.” dedi. Sonra o gence hayli ihsanlarda bulundu, fakir iken bir anda âdetâ sultan kadar zengin oluverdi.

O gence, bir kişi, “Delikanlı, sana bu imkân nereden erişti?” diye sordu, genç dedi ki: “Bir gün bir devlet sahibine rastlayıverdim, işte bundan!”

Hicrî:  02 Zilkâde  1446  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

29 Nisan 2025 Salı

FARZ NAMAZDAN SONRA DUA

قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ فُتِحَ لَهُ مِنْكُمْ بَابُ الدُّعَاءِ فُتِحَتْ لَهُ أَبْوَابُ الرَّحْمَةِ. (ت)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : سزدن برينزه دعا قبسى آجلديغى زمان اوكا رحمت قبيلريده آجلمش اولور . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  Sizden birinize dua kapısı açıldığı zaman ona rahmet kapıları da açılmış olur.”

(Sünen-i Tirmizî)

Hicrî:  01 Zilkâde   1446  Fazilet Takvim

 

 

FARZ NAMAZDAN SONRA DUA

 

Dua, bir ibadettir. Dua eden kimse, Cenâb-ı Hakk’ın varlığını, azametini, her şeye kâdir olduğunu ikrâr etmiş; her şeyi yoktan var eden, mutlak cömert olan o Hâlık-ı Kerîm’e muhtaç olduğunu ve kendisinin de âciz bulunduğunu itiraf etmiş olur. Duanın hakikati, kulun Rabb’inden yardım istemesi ve onun yardım ve rahmetine müracaat etmesidir.

Allâhü Teâlâ’ya dua etmeden; din ve dünya husûsunda ondan yardım istemeden önce, duanın kabulü için evvelâ sahih İslâm akaidini, inancını tam öğrenmek; Ehl-i Sünnet itikadı üzere olmak lâzımdır. Farz ve nâfile ibadetleri ve diğer amelleri yerine getirerek, günahlardan sakınarak Allâhü Teâlâ’nın rahmetine yaklaşmaya gayret etmelidir. Sonra da dua için en faziletli vakitleri ve saatleri seçmelidir. Bu vakitlerden birisi de farz namazları kıldıktan sonraki vakittir.

Farz ibadetler, nâfilelerden faziletli olduğu gibi farz namazdan sonra dua etmek de nâfile namazdan sonra dua etmekten faziletlidir.

Ebû Ümâme radıyallâhü anh’ten şöyle rivâyet olundu: Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e, “Yâ Resûlallâh! Hangi dua, icâbete (kabul olunmaya) daha yakındır?” diye suâl olundu. Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “Gecenin son üçte birinde yapılan dua ile farz namazlardan sonra yapılan duadır.”

Bir gün Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî kuddise sirruh Hazretlerinin huzuruna, uzaktan bir yolcu geldi ve:

“Hâce Hazretleri! Bana imanla âhirete gitmem için dua buyurunuz. Şeytanın tuzaklarından selâmetle kurtulayım.” dedi. Hâce Hazretleri, “Allâhü Teâlâ, farz namazları edâ ettikten sonra yapılan duayı kabul edeceğini vaat etti. Sen, farz namazlardan sonra bizim için dua et, biz de senin için dua edelim. Böyle olursa duanın kabul olduğunun eseri zâhir olur. Muvaffakiyet ancak Allâhü Teâlâ’dandır.” buyurdular.

(Âdâb ve Faziletleriyle Dualar, Fazilet Neşriyat)

Hicrî:  01 Zilkâde  1446  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"


 

28 Nisan 2025 Pazartesi

EBU’L-HASAN EL-HARKÂNÎ (K.S.) HAZRETLERİ


 

قَالَ مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ : مَا عَمِلَ آدَمِيٌّ مِنْ عَمَلٍ أَنْجَى لَهُ مِنْ عَذَابِ اللهِ مِنْ ذِكْرِ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ. (ك)

معاذ بن جبل رضى الله عنه بيوردو كى : إنسان اوغلى ، كندسنى ، الله تعالى نيك عذابندان قورتاران عمللر إيجرسنده الله عز وجل ، ي ذكرتمكدن دها قورتارجى بر عمل إشلمه مشدر . "

Muâz bin Cebel radıyallâhü anh buyurdu ki:  İnsanoğlu, kendisini, Allâhü Teâlâ’nın azâbından kurtaran ameller içerisinde Allah Azze ve Celle’yi zikretmekten daha kurtarıcı bir amel işlememiştir.”

(Hâkim, el-Müstedrek)

Hicrî:  30 Şevvâl   1446  Fazilet Takvim

 

 

EBU’L-HASAN EL-HARKÂNÎ (K.S.) HAZRETLERİ

 

Silsile-i Sâdât’ın altıncı halkası olan Ebu’l-Hasan el-Harkânî (k.s.) Hazretleri, devrinin en büyük âlimi ve zamanın kutbu idi. İsmi, Ali bin Cafer’dir. Künyesi, Ebu’l-Hasan’dır. Bistâm’ın bir kasabası olan Harkân’da dünyaya gelmiştir. Buraya nispetle ‘Harkânî’ diye anılır.

Üstazı Bayezîd-i Bestâmî (k.s.) Hazretleri, mürîdlerine kendisinden yaklaşık bir asır sonra Harkân’da dünyaya gelecek olan Ebu’l-Hasan-ı Harkânî Hazretlerinden bahsetmiş, onun makâm ve vasıflarının yüceliğini bildirmiştir. Ebu’l-Hasan, Üstazı Bâyezîd-i Bestâmî Hazretlerinin türbesini ziyarete gittiği zaman ayakta durarak ziyaret eder, dönerken aslâ arkasını dönmezdi.

Şeyh Ebu’l-Hasan Hazretleri, 10 Muharrem 425 (M. 1033) Salı günü âhirete irtihâl etti. Vefat ettiğinde 73 yaşında idi. Kabr-i şerîfleri, Kars’ın Kağızmankapısı semtindedir. Türbesinin Kars’ta bulunduğu başta Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi ve diğer bazı eserlerde bildirilmektedir. Kabr-i şerîfleri bir rivâyete göre de Harkân’dadır. Mübarek sözlerinden bazıları şunlardır:

“Çok ağlayınız, az gülünüz; çok susunuz, az konuşunuz; çok veriniz, az yiyiniz.”

“Yeryüzünde gezdiği hâlde ölü gibi olan, yer altında yattığı hâlde diri gibi olan çok insan vardır.”

“Mükevvenâtta (kâinatta) üç şey hariç her şeyin nihâyeti vardır. Peygamberimiz Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) derecesi için nihâyet yoktur. Nefsin tuzak ve aldatması için nihâyet yoktur. İlim ve marifetullâhın nihayeti yoktur.”

“Arkadaşlık yapılmaya en lâyık olan, kör (insanların ayıplarını, kusurlarını görmeyen), sağır (insanların kötülüklerini dinlemeyen) ve dilsiz (insanların gıybetini, dedikodusunu yapmayan) kimsedir.”

“İhlas nedir?” diye kendisine sual ettiler. “Allâhü Teâlâ için yaptığınız şeylerdir. İnsanlar için yaptığınız ise riyâdır.” buyurdu.

“Allâhü Teâlâ’nın, yeryüzünde öyle kulları vardır ki Allâhü Teâlâ’yı zikrettiğinde, göklerde ve yerin altında ne varsa hepsi titrer. Böyle bir kul, yeryüzünde her zaman bulunacaktır.”

 (Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye, Fazilet Neş.)

Hicrî:  30  Şevvâl  1446  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"