قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِذَا أَعْطَيْتُمُ الزَّكَاةَ فَلَا تَنْسَوْا ثَوَابَهَا أَنْ تَقُولُوا اللّٰهُمَّ اجْعَلْهَا مَغْنَمًا وَلَا تَجْعَلْهَا مَغْرَمًا. (هـ)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : زكوتنزى ورديكينز زمان شو دعاي اوقويارق ثوابنى ( الله تعالى، دان ) إستمي اونوطماينز: الله، يم بو زكوتمى آخرت آزيغى قل ، أؤدنمسى كركلى اولان بر بورج كبى قارشلقسز براقمه . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Zekâtınızı verdiğiniz zaman şu duayı okuyarak sevabını (Allâhü Teâlâ’dan) istemeyi unutmayınız: Allâh’ım, bu zekâtımı âhiret azığı kıl, ödenmesi gerekli olan bir borç gibi karşılıksız bırakma.”
(Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî: 04 Şaban 1444 Fazilet Takvim
AŞERE-İ MÜBEŞŞERE’NİN FAZİLETİ
Saîd bin Zeyd (r.a.) demiştir ki: “Aşere-i Mübeşşere’nin Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz nezdindeki makamları pek yüksek idi. Onlar harplerde Fahr-i Kâinât Efendimizin hemen önünde, namazlarda ise hemen arkasında yer alırlardı.” Saîd Hazretleri bir defasında da şöyle rivâyet etmiştir:
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’den işittim, o, “Ebûbekir Cennet’tedir, Ömer Cennet’tedir...” diye Aşere-i Mübeşşere’yi saydıktan sonra buyurdular ki:
“Sizden birisinin, Nûh aleyhisselâm gibi uzun ömrü olsa ve bu (bin yıllık) ömrü ibadetle geçirse, onun bu ameli, bu zâtlardan herhangi birisinin Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte yüzlerinin tozlandığı bir gazâda bulundukları bir ana denk olamaz.” (Sünen-i Ebû Dâvud)
İBN-İ BATÛTA’NIN GÖZÜNDEN ANADOLU
Mâlikî fakîhlerinden, meşhur seyyâh ve tarihçi İbn-i Batûta (v. 1369), seyâhatnâmesinde Anadolu’yu şöyle anlatır:
Bu diyarlar, dünyanın en güzel memleketlerindendir. Cenâb-ı Hak, dünyanın her tarafına ayrı ayrı ihsan ettiği güzellikleri, burada bir araya getirmiştir. Ahalisinin yüzleri güzel, kıyafetleri temiz, yemekleri de pek hoştur. Bunlar Allah’ın kullarının en şefkatlileridir. Bu sebepten, “Bolluk, bereket Şam’da, şefkat ise diyâr-ı Rum (Anadolu)’dadır.” denilmiştir.
Bu diyarda her ne vakit bir dergâha veya bir eve müsafir olsak, komşularımız hâlimizi sorar, ihtiyaçlarımızı karşılarlardı. Yanlarından ayrılacağımız sırada sanki bir akrabamız gibi, bizimle vedalaşırlar ve bu ayrılıktan dolayı gözyaşı dökerlerdi.
Bu memleketin âdetine göre, haftanın bir günü bir hafta yetecek kadar topluca ekmek pişirirlerdi. Pişirildiği bir gün, yanında lezzetli katıklar ile bize sıcak ekmek ikram ettiler ve ‘Bunu size hanımlar gönderdi, sizden dua istiyorlar.’ dediler.
Anadolu halkının ekserisi, İmâm Ebû Hanîfe mezhebinden olup, Ehl-i Sünnet’tirler. Aralarında Kaderî, Râfizî, Mutezilî, Hâricî ve sair ehl-i bidat bulunmaz. Bu da Cenâb-ı Hakk’ın onlara husûsî olarak verdiği büyük bir fazilettir.
Hicrî: 04 Şaban 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder