قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِذَا أَرَدْتَ أَمْرًا فَتَدَبَّرْ عَاقِبَتَهُ فَإِنْ كَانَ خَيْرًا فَأَمْضِهِ وَإِنْ كَانَ شَرًّا فَانْتَهِ. (فيض)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : بر إش ياباجاغين زمان ( إستشاره و إستحاره يابارق ) عاقبتنى إي دوشون . خيرلى ( مشرى و فايدالى ) إيسه اونى ياب ، شر ايسه اونى ترك أت . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bir iş yapacağın zaman (istişare ve istihâre yaparak) âkıbetini iyi düşün. Hayırlı (meşrû ve faydalı) ise onu yap, şer ise onu terk et.”
(Münâvî, Feyzu’l-Kadîr)
Hicrî: 22 Receb 1444 Fazilet Takvim
İSLÂM DİNİNDE İŞTİŞARENİN EHEMMİYETİ
İslâm’ın temel hükümleri, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i nebevîler ile beyan buyurulmuş, diğer birçok hükmü de yine bu iki esasa istinâd eden icmâ-ı ümmet ve kıyâs-ı fukahâ ile tespit edilmiştir. Artık bu gibi katî olarak sabit olan husûslarda müşâvereye (istişareye) mahal yoktur. Fakat bazı dünyevî ve idarî meseleler vardır ki bunların hükümleri, örf ve âdete, zamanın değişmesine, ictimaî hayatın muhtelif ihtiyaçlarına tâbi olduğundan, bu gibi meselelerde müşâvereye lüzum vardır. Bu gibi meselelerde müşâvere, bir sünnet-i nebeviyye icabıdır.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin bir kısım dünyevî, idarî işlerde Ashâbıyla müşâvereye memur olması, bu ümmet için bir ders ve hikmettir. Nebiyy-i Zîşân Hazretleri, müşâvereye büyük bir ehemmiyet verirdi. Bir hadîs-i şerîfte, “Hiçbir kavim, istişareden zarar görüp helâk olmuş değildir.” buyurulmuştur.
Müslümanların ictimâî hayatlarının istişare ve yardımlaşma üzerine tesis edildiğini Şûrâ Sûresi’nin 38. âyet-i kerîmesi şöyle bildirir -meâlen-: “Müslümanların işleri, aralarında meşveret iledir (bütün işlerini istişare ile hallederler) ve onlar, bizim kendilerine rızık olarak ihsan ettiğimiz şeylerden de, muhtaç olanlara infâkta bulunurlar.” Demek ki: Müslümanlar; haklarında şer’î hüküm bulunmayan birtakım dünyevî, idarî, ictimâî işlerini kendi aralarında bir meşveret neticesinde halledeceklerdir. Ve zengin olan Müslümanlar, fakirlere, muhtaçlara kendi servetlerinden, nimetlerinden birer hisse ayırarak onların o yoksulluklarını gidereceklerdir. Artık böyle medenî, ictimâî bir topluluk arasında bir muhabbet ve yardımlaşma tecelli eder. Böyle bir cemiyette düşmanlıktan eser görülmez.
İstişarenin ne kadar lüzumlu olduğunu şu hadîs-i şerîf de göstermektedir: “İstişarede bulunan, pişmanlık çekmez, iktisada riâyet eden de fakir düşmez.” Çünkü bunlara riâyet eden zât, hayatına güzel bir istikamet vermiş ve hareketlerini güzelce tanzim etmiş olur.
Hicrî: 22 Receb 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder