1 Temmuz 2020 Çarşamba

EHL-İ SÜNNET İTİKADI CENNETE ULAŞTIRIR



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الْمَهْدِيِّينَ الرَّاشِدِينَ تَمَسَّكُوا بِهَا وَعَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ. (د)
رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر   ،:  "  او زمان سنتمى و هدايته أرديرلمش اولان راشد خليفلريميك يولونى تعقيب أدينز ، اونه صمصقى صارلنيز ، آزى دشلرينزله ( يعنى بتون كوجونوزله ) اونه طوطونونوز  ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “…O zaman sünnetimi ve hidâyete erdirilmiş olan râşid halifelerimin yolunu takip ediniz, ona sımsıkı sarılınız, azı dişlerinizle (yani bütün gücünüzle) ona tutununuz.
(Sünen-i Ebû Dâvud)
Hicrî:   10  Zilkade  1441  Fazilet Takvimi

EHL-İ SÜNNET İTİKADI CENNETE ULAŞTIRIR

 
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde: “Biri hariç yetmiş iki fırkadan tamamı cehennemdedir.” buyurmuşlardır. İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri, bu hadîs-i şerîf hakkında gelen bir suâle şöyle cevap vermişlerdir:
“Malum olsun ki bu hadîs-i şerîfte ‘tamamı cehennemdedir’ sözünden murat, dalâlet üzere olan fırkaya mensup olanların, bir müddet cehenneme girmeleri ve orada azâb olunmalarıdır. Yoksa ebedî olarak azâb olunmaları değildir. Çünkü cehennemde ebediyyen kalmak, îmâna zıt bir şeydir ve bu, kâfirlere mahsustur. Bu hususta söylenecek son söz şudur:
Onları (dalâlet üzere olanları) cehenneme götüren sebep, bozuk itikadları olduğu için tamamı cehenneme girerler ve itikadlarının bozukluğu miktârınca orada azâb olunurlar. Yalnız bir fırka müstesnâdır (ki o, fırka-i nâciye olan Ehl-i Sünnet ve Cemâat’tir). Çünkü fırka-i nâciyenin itikâdı, cehennem azâbından kurtulmaya ve onları selâmete ulaştırmaya bir sebeptir. Ancak fırka-i nâciyeden olan bir kimse kötü bir amel işler de tevbe veya şefâat ile affolunmazsa o kimse günâhı miktarınca cehennemde azâb olunabilir. Her ne kadar ebediyyen kalmasalar da cehenneme girmek, diğer fırkaların bütün ferdlerine şâmildir. Cehenneme girmek, fırka-i nâciyenin ise bazı günahkâr ferdlerine mahsustur. Hadîs-i şerîfte geçen ‘tamamı’ kelimesi buna işaret etmektedir. Nitekim bu, gizli değildir.
Dalâlete düşmüş olan bu fırkalar; ehl-i kıble olduğu için, dînin zarûriyâtını inkâr etmedikleri ve şer’î hükümlerden tevâtüren sâbit olan şeyleri reddetmeyip, bizzarûre din tarafından geldiği bilinen şeyleri de kabul ettikleri müddetçe, onlara kâfir demek doğru olmaz.
Âlimler dediler ki: Bir meselede küfrü îcab eden doksan dokuz vecih bulunsa, bununla berâber bir vecih de küfre zıt olsa, bu vechi sahih görmek ve hemen küfür ile hükmetmemek lâzımdır.
Allâhü Teâlâ, en iyi bilendir ve onun kelimesi, en muhkem olanıdır.” 
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 3, m. 38)
Hicrî:   10  Zilkade  1441  Fazilet Takvimi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder