قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَحَبَّ لِقَاءَ اللهِ
أَحَبَّ اللهُ لِقَاءَهُ وَمَنْ كَرِهَ لِقَاءَ اللهِ كَرِهَ اللهُ لِقَاءَهُ.
(حم)
رسول
الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " كيم
اللع تعالى يه ( اونون جنت و جهنمنه ) قاوشمايى آرضو أدرسه الله تعالى ده اونه
قاوشماي ( إنعام و إحسان ده بولنماي ) آرضو أدر . كيم ده الله تعالى يه قاوشماي
حوش كورمزسه الله تعالى ده اونه قاوشماي حوش كورمز ."
Resûlullah Efendimiz
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim, Allâhü Teâlâ’ya (onun cennet ve
cemâline) kavuşmayı arzu ederse Allâhü Teâlâ da ona kavuşmayı (in’âm ve ihsanda
bulunmayı) arzu eder. Kim de Allâhü Teâlâ’ya kavuşmayı hoş görmezse Allâhü
Teâlâ da ona kavuşmayı hoş görmez.”
(Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Hicrî: 11 Zilkade 1441 Fazilet
Takvimi
DÎNİN BAŞI MUHABBETTİR
Hucurât Sûresi’nin 7. âyet-i kerîmesi şöyle tefsir edilmiştir:
Ve biliniz ki aranızda Allâh’ın resûlü var. Binâenaleyh, Allâhü Teâlâ’dan korkun da yalan ve bâtıl söz söylemekten sakının. Çünkü Allah, ona doğrusunu bildirir. Bir haber işittiğiniz vakit de ona (Resûlullâh’a) sorun; size beyan eder. Kendi re’yinizle onu kandırmaya çalışmayın.
O, işlerinizin birçoğunda size itâat etseydi helâke düşerdiniz, sarpa sarardınız, hâliniz yaman olurdu, çok zahmetler ve felâketler çeker, helâke doğru giderdiniz. Ancak Allah size îmanı sevdirdi, sevgili kıldı. Binâenaleyh îman ettiniz. Bu gösteriyor ki îman etmek için yalnız ma’rifet (bilmek) kâfî değildir. İrâdeye bağlı bir fiil olabilmesi için sevmek de lâzımdır. Bu haysiyetle dînin başı muhabbettir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte “Kişi halîlinin yani sır dostunun dîni üzeredir, onun için her biriniz kiminle dostluk ettiğine iyi baksın.” buyurulması bunu ifâde etmektedir. Yine bundan dolayıdır ki Âl-i İmrân Sûresi’nin 31. âyet-i kerîmesinde (meâlen): “De ki: Eğer siz, Allâh’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin...” buyurulmuştur…
Bu cihetle bu şuurlu muhabbetin, kâmil îman ve terbiyenin elde edilmesinde mühim tesiri vardır. Nitekim Hazret-i Ömer (r.a.) “Yâ Resûlallâh! Sen bana, nefsimden başka her şeyden sevgilisin” demişti. Resûlullah (s.a.v.) “Ben sana nefsinden de daha sevgili olmadıkça îmanın tamam olmaz” buyurdular. Bunun üzerine Hazret-i Ömer (r.a.) hemen “Vallâhi sen, bana nefsimden de daha sevgilisin” dedi. Resûlullah (s.a.v.) de “Îmanın şimdi tamam oldu, yâ Ömer!” buyurdular…
İşte böyle îmanın esası bir sevgi ile alâkadar olduğu, sevgi de Allâh’ın bir vergisi bulunduğu için burada buyuruluyor ki: Allah, size îmanı sevdirdi, yani o sayede Resûlullâh’a îman ettiniz ve onu, o îmanı kalbinizde süsledi, gereğince amel edip peygambere itâat ettiniz.
Ve biliniz ki aranızda Allâh’ın resûlü var. Binâenaleyh, Allâhü Teâlâ’dan korkun da yalan ve bâtıl söz söylemekten sakının. Çünkü Allah, ona doğrusunu bildirir. Bir haber işittiğiniz vakit de ona (Resûlullâh’a) sorun; size beyan eder. Kendi re’yinizle onu kandırmaya çalışmayın.
O, işlerinizin birçoğunda size itâat etseydi helâke düşerdiniz, sarpa sarardınız, hâliniz yaman olurdu, çok zahmetler ve felâketler çeker, helâke doğru giderdiniz. Ancak Allah size îmanı sevdirdi, sevgili kıldı. Binâenaleyh îman ettiniz. Bu gösteriyor ki îman etmek için yalnız ma’rifet (bilmek) kâfî değildir. İrâdeye bağlı bir fiil olabilmesi için sevmek de lâzımdır. Bu haysiyetle dînin başı muhabbettir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte “Kişi halîlinin yani sır dostunun dîni üzeredir, onun için her biriniz kiminle dostluk ettiğine iyi baksın.” buyurulması bunu ifâde etmektedir. Yine bundan dolayıdır ki Âl-i İmrân Sûresi’nin 31. âyet-i kerîmesinde (meâlen): “De ki: Eğer siz, Allâh’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin...” buyurulmuştur…
Bu cihetle bu şuurlu muhabbetin, kâmil îman ve terbiyenin elde edilmesinde mühim tesiri vardır. Nitekim Hazret-i Ömer (r.a.) “Yâ Resûlallâh! Sen bana, nefsimden başka her şeyden sevgilisin” demişti. Resûlullah (s.a.v.) “Ben sana nefsinden de daha sevgili olmadıkça îmanın tamam olmaz” buyurdular. Bunun üzerine Hazret-i Ömer (r.a.) hemen “Vallâhi sen, bana nefsimden de daha sevgilisin” dedi. Resûlullah (s.a.v.) de “Îmanın şimdi tamam oldu, yâ Ömer!” buyurdular…
İşte böyle îmanın esası bir sevgi ile alâkadar olduğu, sevgi de Allâh’ın bir vergisi bulunduğu için burada buyuruluyor ki: Allah, size îmanı sevdirdi, yani o sayede Resûlullâh’a îman ettiniz ve onu, o îmanı kalbinizde süsledi, gereğince amel edip peygambere itâat ettiniz.
(Elmalılı Tefsiri, Fazilet Neş.)
BEYİT:
Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,
Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl?
Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl?
(Bezm-i Âlem Vâlide Sultan)
Hicrî: 11 Zilkade 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder