قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : ... وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ. (سورة المائدة، ٥)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : هر كيم ده إيمانى ( دينيك حكملرينى ) إنكار أدرسه إشلديكى عمللرى هب هدردر ( بوشه كيدر ) و او كمسه ، آخرتده خسرانده اولانلرداندر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen: “…Her kim de imanı (dinin hükümlerini) inkâr ederse işlediği amelleri hep hederdir (boşa gider) ve o kimse, âhirette hüsranda olanlardandır.”
(Mâide Sûresi, âyet 5)
Hicrî: 23 Rebîulevvel 1446 Fazilet Takvim
ALLAH İNDİNDE MAKBUL İMAN
Malumdur ki Allâh’ın varlığını inkâr eden (ateist)lerden başka bütün insanlar, bir Hâlık’ın (yaratıcının) varlığına inanır, iman ederler. Fakat insanların bu imanları, Allâhü Teâlâ indinde mutlak olarak makbul değildir.
Mesela bazı insanlar, peygamberlere tâbi olmaksızın âlemin yaratıcısının varlığına inanırlar. Fakat bunlar, hiçbir vakit Allâhü Teâlâ’yı, şân-ı ehadiyetine lâyık bir vechile bilemezler. Belki kendi akılları ile tahmin, kendi hayalleri ile meydana getirdikleri bir şeyi ilah kabul edip tapınırlar da haberleri olmaz. İlâhiyyûn (deistler) denilen bir kısım filozofların imanları, bu kabîldendir. Binâenaleyh bunların imanları da Cenâb-ı Hak indinde makbul olmaz.
Birtakım insanlar da vardır ki onlar yalnız, Cenâb-ı Hakk’a ve enbiyâ-i ızâmdan bazılarına iman ederler. Diğer peygamberleri ve hususiyle Hâtemül-Enbiyâ (s.a.v.) Efendimizi tasdik etmezler. Bunlar Nisâ Sûresi’nin 150. âyet-i kerîmesinde beyan buyurulan -meâlen-: “(Peygamberlerin) bazısına iman eder ve bazısını inkâr eyleriz.” diyenlerdir. Bunlar, tasdik ettikleri peygamberleri de lâyıkıyla bilemezler, muharref dinlere tâbi olurlar. Hattâ bazı peygamberleri ilahlık mertebesine kadar çıkarmak cehaletinde bulunurlar. Nitekim Yahûdîler ve Hıristiyanlar bu hâlde bulunmaktadırlar. Binâenaleyh bunların şirk ile karışık inançları da Allâhü Teâlâ nezdinde makbul değildir.
Cenâb-ı Hakk’ın indinde makbul olan iman, Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin tarif buyurmuş olduğu vechile olan imandır. Bir hadîs-i şerîflerinde şöyle beyan buyurmuşlardır: “İman, Allâhü Teâlâ’ya ve onun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaza ve kaderine ve hayır olsun, şer olsun bütün hâdiselerin Allâh’ın kudreti ile meydana geldiğine inanmaktır; bunları bilip katî surette tasdik etmektir.” Bütün peygamberler bu hakikatleri tebliğ etmişlerdir. İşte bu suretle olan iman, Allâhü Teâlâ indinde makbul olur.
Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri şöyle buyurmuşlardır: “Küfrü icap eden veya etmeyen şeyleri bilmek, ezelde vermiş olduğumuz ahde vefa ve kemâl-i îmândandır.”
Hicrî: 23 Rebîulevvel 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder