15 Eylül 2024 Pazar

HİKMETLİ SÖZLER


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : طُوبَى لِلْمُخْلِصِينَ أُولَۤئِكَ مَصَابِيحُ الْهُدَى تَنْجَلِي عَنْهُمْ كُلُّ فِتْنَةٍ ظَلْمَاءَ. (هب)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : عمللرينى إخلاصله يابنلاره مجده لر اولسون ! اونلر ، هدايت قنديللريدر . قرانلق هر فتنه ، اونلر وسيله سيله زائل اولور . "

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:  “Amellerini ihlâsla yapanlara müjdeler olsun! Onlar, hidayet kandilleridir. Karanlık her fitne, onlar vesilesiyle zâil olur.”

(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

Hicrî:    12  Rebîulevvel  1446  Fazilet Takvim

 

HİKMETLİ SÖZLER

 

İlim, nûr-ı İlâhî’dir. İnsan ise kovan. Kirli bir kovanda arının durmadığı gibi, isyan ve zulmetle kirlenmiş vücut ve kalpte de ilim durmaz.

İlimsiz ibadetin tadı olmaz. Tek kanatlı kuş uçmaz. İnsanların dünyaya dalıp, istikbâl sevdasına düştükleri şu günde, Mevlâ’nın ilmini okuyacağız. O, insana iki cihanda izzet ve şeref veren âlî bir iştir.

“İlim vardır, satırdan okunup, sadra yerleşir. İlim vardır, satırdan okunup kafaya yerleşir. Kafaya yerleşen ilmin çıkış merci dudaklardır. Bu da sadece kulakta kalır. O da câmi kapısından çıkarken, orada kalır. Cemâat hiçbir şey istifâde edemez. Satırdan okunup sadra yerleşen ilmin çıkış mercii ise kalptir, bu da muhatabın kalbine nüfûz eder (kalbini tenevvür eder, istifâde edersiniz). Cenâb-ı Hak, tesirini halk eder.”

Âhirete çalışan, dünyayı elde eder. Dünyaya çalışan ise âhireti kazanamaz. Zira âhiret hakikat (asıl), dünya haleftir. Ağacı kökünden götürürsen, gölge de beraber gelir. Âhirette ne varsa, dünyada onun misali vardır. Eğer olmasa âhiret yalan olur. Dünyada ne varsa, âhirette onun misali vardır. Eğer olmasa dünya yalan olur. Teyemmüm, abdestin halefidir, dünya da âhiretin.

Burada bir noktaya çok dikkat lâzım. Ağaç nasıl ki gövdesinden değil de meyvesinden iyi anlaşılırsa, mürşid-i kâmil olan kişiler de gösterişli zahir hâllerinden değil, meyve ve mensuplarından yani yetiştirdikleri kimselerin güzel hâllerinden anlaşılır. Ve bu suretle kendilerine tâbi olmak, mânevî feyzinden her husûsta istifade etmek câiz ve sahih olur. Şöhreti arşa çıksa, hakîkî mürşidin misali, meyvesidir.

Meyve veren ağaca kuru denilmediği gibi, eseri devam eden zevâta da ölü denmez.

İhlâs ve samimiyetle Allâh ve Resûlüne yönelen, gölge gibi dünyayı ve her hayrı kendine tâbi kılar.

Rızka değil, Rezzâk’a bağlanmalı. Sebebe bağlanmak, sebebin sahibi olan Cenâb-ı Hak’tan uzak kılar.

Hicrî:    12 Rebîulevvel  1446  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder