قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اَلْمُصِيبَةُ تُبَيِّضُ وَجْهَ صَاحِبِهَا يَوْمَ تَسْوَدُّ الْوُجُوهُ. (فيض القدير)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ، " مصيبتلر ، ( كناحلر سببيله ) يوزلريك قرارديغى كونده ( قيامتده ) صاحبنك يوزونى آغارتر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Musîbetler, (günahlar sebebiyle) yüzlerin karardığı günde (kıyâmette) sâhibinin yüzünü ağartır.
” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr)
Hicrî: 19 Safer 1442 Fazilet Takvim
DÜNYA HAYATI ZORLUKLARLA DOLUDUR
Allâhü Teâlâ, Beled Sûresi’nin 4. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor (meâlen): “Hakîkaten biz, insanı (karşı karşıya geleceği nice) meşakkat içinde yarattık.” Bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde şöyle buyuruluyor:
İnsanoğlu, mahlûkâtın en zayıfı olduğundan türlü türlü sıkıntı ve meşakkatler başına gelir. Bunların başında ana rahminin karanlığı vardır. Nihâyetinde ise ölüm ve sonrasındaki sıkıntılar vardır. Âdemoğlu, kendisinden başka diğer mahlûkâtın çekmediği meşakkatlere uğrar. Şöyle ki: Göbeğinin kesilmesi, sonra elinin kolunun sarılarak kundaklanması, ardından ilmin meşakkati, sonra evlilik ile meşgul olmanın verdiği sıkıntılar, ardından evlâd meşakkati, mesken işleri, sonrasında ise ihtiyarlamak ve kocamak… Baş ağrısı, diş ağrısı ve göz ağrısı gibi bunları saymak mümkün değildir. Bollukta şükür, darlıkta sabretmek ve mükellef olduğumuz namaz, zekât, hac ve cihad gibi ibâdetleri edâ etmekteki zahmetler bu meşakkatlerdendir. Bütün bunlardan sonra ise ölüm şiddetinin, meleklerin suallerinin ve kabir karanlığının meşakkati gelir...
(Tefsîr-i Rûhu’l-Beyân)
Yine denilmiştir ki: İnsan, hayâta bir lahzada kolaylıkla gelivermiş olmadığı gibi kolaylıkla geçip gidiverecek de değildir. O, ciğerlere işleyecek şiddetli bir meşakkat ile kuşatılmış olarak ve Allâh’ın inâyeti ile tavırdan tavra o meşakkatler içinden geçirtilerek yaratılmış, o sûretle insan olmuştur. Demek ki mihnet ve meşakkat içinden insanlık gâyesine ermek, insan yaratılışının bir lâzımı ve herşeyi yaratan Cenâb-ı Hakk’ın bir kanunudur. İnsan hadd-i zâtında âciz, halsiz ve kuvvetsiz iken Allâhü Teâlâ’nın büyük bir inâyet ve himâyesine mazhar olmuştur. O hâlde insanın, kâmil bir insan olmak için bunu bilerek mihnet ve meşakkate göğüs germesi ve o meşakkat içinde kendisini koruyup kuvvet veren Cenâb-ı Hakk’a şükrünü edâ etmek üzere vazîfeye koyulması ve öyle acınacak kullara da merhamet ederek halâs ve rızâ yoluna gitmesi lâzım gelir.
(Elmalılı, Hak Dîni Kur’an Dili Tefsîri, Fazilet Neşriyat)
Hicrî: 19 Safer 1442 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder