قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّمَا يَنْصُرُ اللهُ هَذِهِ
الْأُمَّةَ بِضَعِيفِهَا بِدَعْوَتِهِمْ وَصَلَاتِهِمْ وَإِخْلَاصِهِمْ. (ن)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " الله
تعالى شو أمته : آنجق فقير اولانلرينيك دعالرى ، نمازلرى و ( عبادتلريندكه )
إخلاصلرى سببيله ياردم أدر ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ şu ümmete; ancak fakir olanlarının duâları, namazları ve
(ibâdetlerindeki) ihlâsları sebebiyle yardım eder.”
(Sünen-i Nesâî)
Hicrî: 05 Recep 1441 Fazilet
Takvimi
ALLAH YOLUNDA NEFİS İLE MÜCÂHEDE
Nefs-i emmâre ile yapılan mücâhede: Nefis ile muharebe ederek onu meşakkatli gördüğü hayırlı amele sevk etmek, demektir.
Hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmaktadır: “Mücâhedenin en fazîletlisi Allah Azze ve Celle’nin zâtı husûsunda, onun yolunda nefsiyle cihâd eden kişinin mücâhedesidir.”
Bir şey ancak semeresiyle, netîcesiyle üstün ve şerefli olur. Nefis ile cihâdın semeresi ise hidâyettir.
Allâhü Teâlâ, Ankebût Sûresi’nin 69. âyet-i kerîmesinde (meâlen) şöyle buyurmaktadır:
“Bizim uğrumuzda (bizim yolumuzda), mücâhede edenlere gelince, elbette biz onları yollarımıza hidâyet ederiz (onlara yollarımızı gösteririz). Muhakkak ki Allah, muhsinlerle (Allâhü Teâlâ’yı görür gibi ibâdet edenlerle) berâberdir.”
El-Bahru’l-Medîd tefsirinde, “Bu nefis ile mücâhedenin yollarına sülûk ettiren, nefsinin yularını kendisine bırakacağı, onu Hazret-i Allâh’a ulaştıran bir şeyh-i kâmilin sohbeti elbette lâzımdır. Eğer böyle olmazsa, nefsin yularını üstâzının eline teslim etmezse, kendisini boş yere yormuş olur.” denilmiştir. Âyet-i kerîmede: “Biz onları yollarımıza hidâyet ederiz, onlara yollarımızı gösteririz.” buyurulması işte bu şekilde o kâmil zâtlar vâsıtasıyla oluyor.
Bu âyet-i kerîmedeki, Cenâb-ı Hakk’ın muhsinlerle maiyyeti (berâberliği) dünyada kendilerine sabır ve muâvenet (yardım) etmekle; âhirette ise sevab ve mağfireti ile olur.
Hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmaktadır: “Mücâhedenin en fazîletlisi Allah Azze ve Celle’nin zâtı husûsunda, onun yolunda nefsiyle cihâd eden kişinin mücâhedesidir.”
Bir şey ancak semeresiyle, netîcesiyle üstün ve şerefli olur. Nefis ile cihâdın semeresi ise hidâyettir.
Allâhü Teâlâ, Ankebût Sûresi’nin 69. âyet-i kerîmesinde (meâlen) şöyle buyurmaktadır:
“Bizim uğrumuzda (bizim yolumuzda), mücâhede edenlere gelince, elbette biz onları yollarımıza hidâyet ederiz (onlara yollarımızı gösteririz). Muhakkak ki Allah, muhsinlerle (Allâhü Teâlâ’yı görür gibi ibâdet edenlerle) berâberdir.”
El-Bahru’l-Medîd tefsirinde, “Bu nefis ile mücâhedenin yollarına sülûk ettiren, nefsinin yularını kendisine bırakacağı, onu Hazret-i Allâh’a ulaştıran bir şeyh-i kâmilin sohbeti elbette lâzımdır. Eğer böyle olmazsa, nefsin yularını üstâzının eline teslim etmezse, kendisini boş yere yormuş olur.” denilmiştir. Âyet-i kerîmede: “Biz onları yollarımıza hidâyet ederiz, onlara yollarımızı gösteririz.” buyurulması işte bu şekilde o kâmil zâtlar vâsıtasıyla oluyor.
Bu âyet-i kerîmedeki, Cenâb-ı Hakk’ın muhsinlerle maiyyeti (berâberliği) dünyada kendilerine sabır ve muâvenet (yardım) etmekle; âhirette ise sevab ve mağfireti ile olur.
Hicrî: 05 Recep 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder