قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا خَالَطَ قَلْبَ امْرِئٍ
مُسْلِمٍ رَهَجٌ فِي سَبِيلِ اللهِ إِلَّا حَرَّمَ اللهُ عَلَيْهِ النَّارَ. (حم)
رسول
الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " بر
مسلمانيك قلبنه ، الله يولنده بر طوز قارشر ( قلبنده جهاد آتشى اولور ) سه الله
عالى ، محقق او كمسيه جهنم آتشنى حرام قلار ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bir Müslümanın kalbine, Allah yolunda bir toz karışır (kalbinde cihâd ateşi
olur)sa Allâhü Teâlâ, muhakkak o kimseye cehennem ateşini haram kılar.”
(Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Hicrî: 23 Cemâziyelâhır 1441 Fazilet
Takvimi
GÂZİ MUHAMMED’İN DAĞISTAN’DA CİHÂDI
Şeyh Şâmil’den önce Dağıstan’da mücâdeleyi başlatanlardan olan Gâzi Muhammed, 1827 senesinde Dağıstan’da, etrafına topladığı mücâhidleriyle cihâda başlamıştı. Şeyh Şâmil’in kâtibi Muhammed Tâhir, Bârikatü’s-Süyûf kitâbında şöyle yazar:
Ne zaman ki Allâhü Teâlâ bu beldelerde dînini tecdîd edip hak ile bâtılın ayrılmasını ve Müslümanlardan kimini gazâ, kimini de şehâdet ile azîz kılmayı murâd etti, Gâzi Muhammed’i gönderdi. Hâlbuki onun kendisine sığınacağı bir aşîreti, kuvvetli adamları yoktu. Ancak şerîatin emirlerine ve sünnet-i seniyyeye son derece bağlı idi. Halkı, dînin emriyle amel etmeye çağırır; Rusları taklîd ederek yapageldikleri câhiliye âdetlerini terke davet ederdi. Bu hususta “Bâhiratü’l-Burhân” diye bir de risâle kaleme aldı.
Gâzi Muhammed, ilk olarak Çirke beldesinde faaliyete başladı. Tarîkat meşâyihinden olan Muhammed Efendi el-Yerağî ve Cemâleddîn Kumukî gibi âlimlerin yardımlarıyla bu beldelerde şerîatin hükümleri tatbik edilmeye başlandı.
Gâzi Muhammed daha sonra her tarafa, inanmayanları tehdit ve müminleri de teşvik için şu mânâda bir mektup gönderdi: “Ey İslâm fıtratından uzaklaşmış Dağıstan ahâlîsi! Biliniz ki biz İslâm gazileri iʻlâ-yı kelimetullâh için canımızdan ve bütün varımızdan geçtik. Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı için nefislerimizi ona teslim ettik. Eğer bize karşı çıkmaya mecâliniz varsa işte meydan! Biz, müminlere karşı gayet mütevâzı, kâfirlere karşı çok çetin bir topluluğuz. Tevbekâr ve âbid mümin kardeşlerimizin yardımındayız.
Ey kıymetli din kardeşlerim! Sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. Cihâd için hazır ve râbıtalı bulunun ve Allah’tan korkun ki felâh bulasınız.
Selam, hidâyete tâbi olup bâtılı terk edene olsun.
Sonunda da bildiriyorum ki: Herkes en azından Fâtiha, tahıyyât ve namazın diğer erkân ve şartlarını, kelime-i şehâdetin manasını, İslâm ve îmânın ne olduğunu, Müslümanı küfre düşüren söz ve fiilleri, büyük günahların neler olduğunu bilmelidir. Bunları bilip bilmediğinizi de yoklayacağız.”
Ne zaman ki Allâhü Teâlâ bu beldelerde dînini tecdîd edip hak ile bâtılın ayrılmasını ve Müslümanlardan kimini gazâ, kimini de şehâdet ile azîz kılmayı murâd etti, Gâzi Muhammed’i gönderdi. Hâlbuki onun kendisine sığınacağı bir aşîreti, kuvvetli adamları yoktu. Ancak şerîatin emirlerine ve sünnet-i seniyyeye son derece bağlı idi. Halkı, dînin emriyle amel etmeye çağırır; Rusları taklîd ederek yapageldikleri câhiliye âdetlerini terke davet ederdi. Bu hususta “Bâhiratü’l-Burhân” diye bir de risâle kaleme aldı.
Gâzi Muhammed, ilk olarak Çirke beldesinde faaliyete başladı. Tarîkat meşâyihinden olan Muhammed Efendi el-Yerağî ve Cemâleddîn Kumukî gibi âlimlerin yardımlarıyla bu beldelerde şerîatin hükümleri tatbik edilmeye başlandı.
Gâzi Muhammed daha sonra her tarafa, inanmayanları tehdit ve müminleri de teşvik için şu mânâda bir mektup gönderdi: “Ey İslâm fıtratından uzaklaşmış Dağıstan ahâlîsi! Biliniz ki biz İslâm gazileri iʻlâ-yı kelimetullâh için canımızdan ve bütün varımızdan geçtik. Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı için nefislerimizi ona teslim ettik. Eğer bize karşı çıkmaya mecâliniz varsa işte meydan! Biz, müminlere karşı gayet mütevâzı, kâfirlere karşı çok çetin bir topluluğuz. Tevbekâr ve âbid mümin kardeşlerimizin yardımındayız.
Ey kıymetli din kardeşlerim! Sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. Cihâd için hazır ve râbıtalı bulunun ve Allah’tan korkun ki felâh bulasınız.
Selam, hidâyete tâbi olup bâtılı terk edene olsun.
Sonunda da bildiriyorum ki: Herkes en azından Fâtiha, tahıyyât ve namazın diğer erkân ve şartlarını, kelime-i şehâdetin manasını, İslâm ve îmânın ne olduğunu, Müslümanı küfre düşüren söz ve fiilleri, büyük günahların neler olduğunu bilmelidir. Bunları bilip bilmediğinizi de yoklayacağız.”
Hicrî: 23 Cemâziyelâhır 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder