7 Şubat 2020 Cuma

HİDÂYETE ERDİKTEN SONRA HAK OLANDAN SAPMAK




قَالَ اللهُ تَعَالَى: رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ. (سورة آل عمران، ۸)
 الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا )  :    "  ( علمده يوكسك بايه يه أرن زاتلر شويله درلر : ) أى ربمز ، بزلرى هدايته أردردكدن صكره قلبليمزى حقتان صابطرمه و كندى عندندن بزلره بر رحمت إحسان أت . شبهه يوقكى وهاب ( هركسيك مرادنى وره جك ) آنجق سنسيك  . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): (İlimde yüksek payeye eren zatlar şöyle derler:) “Ey Rabbimiz, bizleri hidâyete erdirdikten sonra kalplerimizi haktan saptırma ve kendi indinden bizlere bir rahmet ihsan et. Şüphe yok ki Vehhâb (herkesin murâdını verecek) ancak sensin.” 
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 8)
Hicrî:   13   Cemâziyelâhır   1441  Fazilet Takvimi

HİDÂYETE ERDİKTEN SONRA HAK OLANDAN SAPMAK


İmâm-ı Rabbânî Hazretleri (k.s.), Molla Muhammed Bedahşî’ye, dervişlerle sohbete devam etmeye teşvik için yazdığı bir mektubunda şöyle buyurmuşlardır:
“Ey birâder! Muhakkak senin dervişler ile beraber olmaktan usandığın ve dünya adamları ile beraber olmayı tercih ettiğin müşâhede edilmiştir. Bu yaptığın şey ne kadar kötü, ne kadar fenâdır. Bugün senin gözün kapalı ise de yakında elbette açılacaktır. Pişmanlıktan başka hiçbir fayda göremezsin. Bizim yapmamız îcâb eden bunu (size) haber vermektir.
Muhakkak dervişlerin süprüntülüğünde bulunmak, dünya adamlarının meclisinde başköşede oturmaktan daha fazîletlidir. Benim bu sözümü bugün ya anlarsın ya anlayamazsın. Ama âhirette bunu muhakkak anlayacaksın. Fakat o zaman sana hiçbir fâidesi olmayacaktır.
Seni bu belânın içine, lezzetli yemeklere olan iştahın ve övünmeye sebep olan süslü püslü elbiseler giyme isteğin düşürdü. Henüz iş işten geçmiş (fırsat elden gitmiş) değildir. Senin (evvelâ) işin aslını iyi düşünmen ve Cenâb-ı Hakk’a gitmeye mâni olan her şeyin düşmanın olduğunu bilerek onlardan kaçman lâzım gelir.
Arkadaşlık hukûkuna riâyet, bir kere daha sana nasîhat etmemi îcâb ettirdi. İster bu nasîhatle amel edersin, ister etmezsin.
Muhakkak ben, işin başında senin fuzûlî şeylerle meşgul olduğuna şahit olduğum zaman, dervişlik yolunda dosdoğru gitmenin çok zor olduğunu anlamıştım.
Ben senin fıtratından bir başka şey beklerdim. Ama sen değerli cevheri, necasetin içerisine attın.
‘Muhakkak biz, Allâh’ın kullarıyız ve nihâyet ona döneceğiz.”
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1, m. 132)
Hicrî:   13   Cemâziyelâhır   1441  Fazilet Takvimi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder