22 Şubat 2020 Cumartesi

ASHÂB-I KİRÂM’IN DÎNİ DÜNYAYA TERCİH ETMELERİ



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِقْتَدُوا بِالَّذَيْنِ مِنْ بَعْدِي أَبِي بَكْرٍ وَعُمَرَ فَإِنَّهُمَا حَبْلُ اللهِ الْمَمْدُودُ فَمَنْ تَمَسَّكَ بِهِمَا فَقَدْ تَمَسَّكَ بِعُرْوَةِ اللهِ الْوُثْقَى الَّتِي لَا انْفِصَامَ لَهَا. (طب)
رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر   ،:  "  بندن صكره كلن أبوبكر إيله عمره تابع اولون ، اويون ، جونكه اونلر اللهيك اوزانان إبى در . اونلره يابشان كمسه ، قوبماياجق اولان أك صاغلام قولبه طوطونمش دمكدر  ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Benden sonra gelen Ebûbekir ile Ömer’e tâbi olun, uyun. Çünkü onlar Allâh’ın uzanan ipidir. Onlara yapışan kimse, kopmayacak olan en sağlam kulpa tutunmuş demektir.” 
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Hicrî:   28   Cemâziyelâhır   1441  Fazilet Takvimi


ASHÂB-I KİRÂM’IN DÎNİ DÜNYAYA TERCİH ETMELERİ

 
İslâm’ın ilk zamanlarında Peygamberimiz (s.a.v.) Müslümanların başında bulunduğundan, insanlar arasında hâkim olan sadece şerîat hükümleri idi. Müslümanların temiz nefislerinde sağlamca yerleşmiş olan îman akâidi, onları her türlü şer ve fesattan muhâfazaya ve hidâyet yoluna sevk etmeye kâfi idi.
Zîrâ onlar dînî hususları daima dünyevî hususlara tercih ederler, İslâm’ın bekâsı için hayat sermayelerini cömertçe sarf ederlerdi. Nitekim Hz. Osman (r.a.), halîfeliğinin son zamanlarında Medîne-i Münevvere’de muhâsara altında iken; Hazret-i Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Abdullah İbn-i Ömer ve İbn-i Cafer (r. anhüm) gibi zâtlar huzuruna geldiler. Halifeye karşı gelenlerle kılıçlarıyla savaşmaya hazır olduklarını bildirdiler. Hz. Osman (r.a.) ise kan dökülerek Müslümanlar arasına ayrılık düşmesine sebep olur diye buna râzı gelmeyip Müslümanların canlarını kendi canına tercih etti. Azîz ve Alîm olan Allâh’ın takdîrine râzı oldu.
Diğer Ashâb-ı Kirâm’ın tamamının hâli bu minval üzere olduğundan dinlerini ıslah için dünya menfaatlerini terk ve ihmal ederlerdi. Bu sebeple dünya onlara boyun eğerdi.
Hz. Ebûbekir’den başlayıp Hz. Ali’ye kadar devam eden Hulefâ-yı Râşidîn devri boyunca Ehl-i İslâm’ın kalpleri ihlas nuruyla parlak ve tek renk olduğundan şerîate ve hak îtikâda bağlılık hususunda birlik beraberlik hâkim idi.
 
FIKIH: FARKLI MEZHEPTEN İMAMA UYMAK
 
İmamın, amelen farklı mezhepten olması, diğer mezhepten birinin veya bir cemâatin o imama uymasına mâni değildir. Meselâ: İmam, Hanefî mezhebinden, cemâat Şâfiî mezhebinden olabilir. Zîrâ fıkıh bakımından mezhepleri farklı olsa da îtikâda dair hususlarda bir oldukları için birbirlerine uyabilirler.
Bu halde imam olan kimse, diğer mezhebe göre namazın şartlarına, rukünlerine riâyet etmelidir.
Bu hususta fazîletli olan her Müslümanın kendi mezhebinde bulunan bir imama uymasıdır. Ancak bu mümkün olmayınca diğer mezhepte bulunan ve namazın farzlarına (hem kendi mezhebine hem de cemâatin mezhebine) riâyet eden bir imama uyulması, yalnız namaz kılmasından daha fazîletlidir.
Hicrî:   28   Cemâziyelâhır   1441  Fazilet Takvimi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder