قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَا يَدْخُلُ قَلْبَ رَجُلٍ اَلْإِيمَانُ حَتَّى يُحِبَّكُمْ اَي أَهْلَ بَيْتِهِ لِلّٰهِ وَرَسُولِهِ. (ت)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) ( أهل بيتنه خطابا شويله ) بيوردولر : نفسم قدرتنده اولان اللهه يمن اولسونكى الله و رسول نون رضاسى إيجن سزى سومدكجه بر كمسنيك قلبنه إيمان كيرمز . "
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (Ehl-i Beyt’ine hitaben şöyle) buyurdular: “Nefsim kudretinde olan Allâh’a yemin olsun ki Allah ve Resûlü’nün rızası için sizi sevmedikçe bir kimsenin kalbine iman girmez.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 05 Cemâziyelevvel 1446 Fazilet Takvim
EVLİYÂYA MUHABBET BESLEMELİDİR
Hazret-i Ömer (r.a.), bir gün Muâz bin Cebel (r.a.) Hazretlerinin, Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in mübarek kabri başında ayakta ağladığını gördü. “Seni ağlatan nedir ey Muâz?” diye sordu. O dedi ki:
…Resûlullah (s.a.v.) Efendimizden işittiğim bir hadîs-i şerîf sebebiyle ağlıyorum. O şöyle buyurmuşlardı:
(Hadîs-i şerîf ve izahı:) “Riyânın çok azı dahi şirktir.” Yani şirkten bir nevidir. Hazret-i Muâz’ın ağlamasının bir sebebi budur. Ümmet-i Muhammed’in hâline ağlamıştır. Zira şirk, çok gizlidir, ondan dininde kuvvetli olanların bile sakınması pek güçtür, ya zayıf olanların hâli nasıl olur, düşünmelidir.
“Kim Allâh’ın evliyasına düşmanlık ederse muhakkak Allâhü Teâlâ’ya harp ilan etmiş demektir.” Yani Allâh’ın evliyâ kullarından birisine eziyet eden, diliyle yahut fiiliyle onları üzen, öfkelendiren kimseler, o velî kulların sahibi olan Hazret-i Allâh’a harp ilan etmiş gibidirler. Yani Cenâb-ı Hak böylelerini perişan eder. Hz. Muâz’ın ağlamasının diğer sebebi budur. Zira insan, din kardeşleri ile konuşurken, bazen haddi aşar, kötü yahut edebe uymayan sözler eder. Çok kere bu hâl, onu isyana düşürür. Hâlbuki Allâh’ın velî kulları gizlidir. Bilmeden onlardan birisini incitmiş olabilir. Buna göre dâimâ edebe riâyet etmeli, diline ve kalbine sahip olmalıdır.
“Muhakkak Allâhü Teâlâ, emrine itaat ederek güzel amellerde bulunan, insanlara iyilik eden iyi kullarını sever. O iyi kimseler, kaybolduklarında yoklukları hissedilmez, hâzır bulunduklarında kıymetleri bilinmez.” Yani onların Cenâb-ı Hak katındaki yüce mertebelerini, yakınlıklarını kimse bilmez. O zâtlar da çok hilim sahibi olduklarından halkın kendilerine cahilce davranmalarına sabır ve tahammül gösterirler.
“Onların kalpleri, hidâyet kandilleridir.” Yani Allâh’ın veli kulları, hidâyet rehberidirler. Onların haklarına riâyet etmek, onlara hürmet etmek icap eder. Hattâ onların himâyelerini, yardımlarını talep etmelidir...
Hicrî: 05 Cemâziyelevvel 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder