قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : يَٓا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُوا اِعْدِلُوا هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰى وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ. (سورة المائدة، 8)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : أى إيمان أدنلر ! الله إيجن دوران ( حقى آياقته طوطان ) حاكملر ، عدالت نومونه سى شاهتلر اولون و سقن بر قومه بغزونوز سزى عدالتسزليكه سوق أتمسيك . عدالتلى اولون . تقوايه أك يقين اولان اودور ، الله دان قورقون . جونكى الله ، هر نه يابارسانز محقق خبرداردر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen: Ey iman edenler! Allah için duran (hakkı ayakta tutan) hâkimler, adâlet numunesi şahitler olun ve sakın bir kavme buğzunuz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun. Takvâya en yakın olan odur, Allah’tan korkun. Çünkü Allah, her ne yaparsanız muhakkak haberdardır.”
(Mâide Sûresi, âyet 8)
Hicrî: 13 Cemâziyelevvel 1446 Fazilet Takvim
ŞAHİTLİĞİN DİNİMİZDEKİ EHEMMİYETİ
Dinimizde şahitlik, bir hakkı, bir hâdiseyi ispat maksadıyla hâkimin huzurunda “şahitlik ederim” lafzıyla haber vermekten ibarettir.
Şehâdetin kıymet ve ehemmiyeti pek büyüktür, hikmeti pek açıktır. Malûm olduğu üzere cemiyet hayatında birçok hâdise, medenî ve tarihî muamele meydana gelir ve bunlara dair zaman zaman davalar, anlaşmazlıklar ortaya çıkar. Bu davaların, ihtilafların çözülmesi için ekseriyetle şahitliğe lüzum görülür. Aksi takdirde anlaşmazlıklar devam eder, birçok hak zâyi olur, birçok vaka meçhûl kalır, cemiyetin huzuru, intizamı bozulur gider. İşte bu medenî, hayâtî ihtiyaç sebebiyle, İslâm dininde şâhitliğe büyük bir ehemmiyet verilmiş, şâhitlik, pek kuvvetli delillerden sayılmıştır.
Şahitlik, mühim bir husûs olduğundan dinimizde bunun kabulü için pek ihtiyatlı hareket edilmesi emrolunmuştur. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) de, “Eğer güneş gibi (açık ve katî olarak) biliyorsan şahitlik et. (Eğer öyle değilse şahitlikten sakın).” buyurmuşlardır. Bu sebeple tahmin ve zanla yapılan şahitlikler makbul değildir.
Şahit olacak zâtlarda, birçok vasfın bulunmasına ehemmiyet gösterilmiştir. Bunlardan birisi, şahitliğin kabulü için şahitlerin âdil olmaları şartıdır.
Âdil, iyilikleri kötülüklerine galip olan kimsedir ki, bu da büyük günahlardan kaçınarak küçük günahlarda ısrarcı olmamak, doğrusu hatasından fazla olmak ile olur. Binâenaleyh İslâm dininin hükümlerini bilmeyen, haram içkileri içen, haram olan oyunları oynayan, şarkıcılık yapan, sihirbazlık, hokkabazlık gibi namus ve mürüvveti ihlâl eden hâl ve hareketleri alışkanlık hâline getirmiş kimselerin; cimrilik ve yalancılık ile bilinen kimselerin, yalaka ve dalkavuk olan, dilenciliği âdet edinen şahısların şahitlikleri, dinimizce kabul edilmemiştir.
Sözünün meşru veya gayrimeşru olduğunu düşünmeksizin dînen, ahlâken tasvip edilmeyen sözleri söyleyip duran laubali kimselerin de şahitliği kabul olunmaz.
Hicrî: 13 Cemâziyelevvel 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder