قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : يَقُولُ ابْنُ آدَمَ مَالِي مَالِي وَهَلْ لَكَ مِنْ مَالِكَ إِلَّا مَا تَصَدَّقْتَ فَأَمْضَيْتَ أَوْ أَكَلْتَ فَأَفْنَيْتَ أَوْ لَبِسْتَ فَأَبْلَيْتَ. (ت)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : آدم اوغلى ‘ بنم مالم ، بنم مالم ’ ديب دورور . آجابا صدقه وريب آخرته براقديغندان ويا ( إصراف أتمدن ) ييب توكتديكندن ويا حود كيب أسكتديكندن باشقه ( صنه فايده ورن ) ماليك وارميدر ؟ . "
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Âdemoğlu ‘Benim malım, benim malım’ deyip durur. Acaba sadaka verip âhirete bıraktığından veya (israf etmeden) yiyip tükettiğinden veyahut giyip eskittiğinden başka (sana fayda veren) malın var mıdır?”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 29 Rebîulâhir 1446 Fazilet Takvim
SADAKALARI MİNNETSİZ VERMELİDİR
Minnet; ihsanda ve ikramda bulunulan kimseye, ben sana şunları verdim, bunu sana ben verdim, diyerek verilen nimeti onun başına kakmak, onu üzmektir.
Ezâ; nimet verilen, iyilikte bulunulan kimseyi mahcup etmek, utandırmaktır. Veya ikramda bulunulan kimseyi, bilmesi hiç icap etmeyen birisi yanında ikram ettiğini söyleyerek utandırmaktır. Bunların hiçbirisi câiz değildir.
Bakara Sûresi’nin, “Bir tatlı söz, bir kusur bağışlamak, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır...” meâlindeki 263. âyet-i kerîmesi, bizlere en güzel bir muâşeret, bir ictimâî terbiye dersi vermektedir. Bu âyet-i kerîme şöyle tefsir edilmiştir:
Bilmelidir ki gönül alan hoş bir söz, kusuru görmemek, ayıp örtmek, münasebetsizliğe (saygısızlığa) karşı af ile muamele etmek, talep edilen bir şeyi imkân yoksa tatlı dille geri çevirmek, arkasından ezâ gelen veya gönülsüz olarak verilen bir sadakadan hayırlıdır. Binâenaleyh bir fakire bir malı minnetle, büyüklenerek ve kibirlenerek vermektense ona nazikâne bir sûretle muamele etmek, İslâmî terbiye icabıdır. Zira, Hazret-i Allah, Ganî’dir (mutlak zengindir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur), ona kirli şeyler takdim etmek felaket sebebi olabilir.
Ganî olan Hazret-i Allah, rızâ-yı İlâhî için yapılacak iyilikleri mükâfatsız bırakmaz, kendisine sığınanı başkalarının minnet yüküne tahammül ettirmez, onları hatır ve hayale gelmez öyle cihetlerden rızıklandırır ki gün gelir fakiri, o minnetçiye sadaka verecek derecede zengin eder. Maamâfîh Allah, Halîm’dir; her günahkâra derhâl cezasını vermez. Ezâ yapanlara da cezaya ve azâba müstehak olmadıklarından dolayı değil, fakat tevbekâr olsunlar diye hilminden dolayı mühlet verir.
Nitekim Allâhü Teâlâ, Bakara Sûresi’nin 264. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Ey iman etmiş olanlar! Sadakalarınızı(n sevabını) başa kakmakla, incitmekle iptal etmeyiniz.” buyurmuştur.
Hicrî: 29Rebîulâhir 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder