قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَا أَنَا فِي الدُّنْيَا إِلَّا كَرَاكِبٍ اِسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ وَتَرَكَهَا. (ت)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : بن ، دنياده آنجق بر آغاجيك آلطنده كولكلنن ، سوكره ده اورادان آيريلب كيدن بر يولجى كبيم . ’’
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Ben, dünyada ancak bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan ayrılıp giden bir yolcu gibiyim.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 24 Cemâziyelevvel 1446 Fazilet Takvim
ASHÂB-I BEDİR: ÂMİR BİN FÜHEYRE (R. ANH)
Muhâcirlerden olan Âmir bin Füheyre radıyallâhü anh Hazretleri, ilk Müslümanlardandır, Bedir ve Uhud gazâlarında bulunmuştur. Müslüman olduğu için Mekke’de şiddetli işkence gördüğü hâlde dininde sebât edenlerdendir. Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.), onu satın alarak âzât etmiştir.
Medîne-i Münevvere’ye Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hazret-i Ebûbekir’le (r.a.) birlikte hicret etmiştir.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Hazret-i Ebûbekir (r.a.) ile hicret için çıktıklarında, Sevr Dağı’ndaki ıssız bir mağarada saklanmışlardı. Âmir bin Füheyre, Sevr Dağı’nda Hz. Ebûbekr’in koyunlarını güder, akşam olduğunda sağıp mağaraya bir miktar süt götürürdü. Hazret-i Ebûbekir’in oğlu Abdullah, müşriklerin hâl ve hareketlerine dair haber getirir, sonra Mekke’ye geri döner, Âmir de koyunları, onun geçtiği yerden sürerek izlerini kaybettirirdi. Üç gün sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebûbekir (r.a.), yanlarında rehberleri Abdullah bin Uraykıt ve Âmir bin Füheyre (r.a.) olduğu hâlde sâhil tarafından Medîne’ye doğru yola çıktılar. Böylece Âmir Hazretleri, Peygamber Efendimizle birlikte hicret etmiştir.
Hicret’in dördüncü senesinde, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) tarafından Necidlilere İslâm’ı öğretmek için gönderilen yetmiş hafız arasında idi. Bu Ashâb-ı Kirâm, Medîne-i Münevvere’ye dört konaklık mesafedeki Maûne ismindeki kuyu başına vardıklarında, kendilerini davet edenlerin ihanetine uğradılar, etrafları sarılarak şehit edildiler. Âmir Hazretleri de Bi’r-i Maûne Vakası’nda 40 yaşında olduğu hâlde şehit olmuştur.
Resûlullah (s.a.v.), hiçbir felâket üzerine bu kadar müteessir olmamışlardır. Zira bu sahâbîler, harp için değil, sırf risâletin teblîği, Kur’ân tâlimi (öğretilmesi) için gönderilmişlerdi.
Âmir Hazretlerini mızrakla yaralayan Cebbâr bin Sülmâ demiştir ki: Âmir şehit olmak üzereyken “Vallâhi kazandım!” dedi. Sonra onun, semâda yükseklere götürüldüğünü gördüm, nihâyet onu göremez olduk. Cebbâr, Âmir Hazretlerinin vefatında gördükleri üzerine kuvvetli bir Müslüman oldu. Bu husûs, Resûlullah (s.a.v.) Efendimize arz edildiğinde, “Onun cesedini melekler defnetti ve o, İlliyyûn’a (en yüksek makamlara) yükseltildi.” buyurdular.
Hicrî: 24 Cemâziyelevvel 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder