قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَرْبَعَةٌ مِنْ كَنْزِ الْجَنَّةِ: إِخْفَاءُ الصَّدَقَةِ وَكِتْمَانُ الْمُصِيبَةِ وَصِلَةُ الرَّحِمِ وَقَوْلُ: لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللهِ . (الجامع الصغير)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : دورت شى ، جنت حازينه لرندندر : صدقي كزلى ورمك ، مصيبتى كزلمك ، صلهء رحيم يابمق و ‘لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللهِ ’ دمك . ’’
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Dört şey, Cennet hazinelerindendir: Sadakayı gizli vermek, musibeti gizlemek, sıla-i rahim yapmak ve ‘Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ demek.”
(Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)
Hicrî: 20 Cemâziyelevvel 1446 Fazilet Takvim
SULTAN’IN HEDİYESİ: KEVKEB-İ DÜRRÎ ELMASI -1
Sultan Birinci Ahmed Han’ın hocası Mustafa Sâfî Efendi şöyle anlattı: Kevkeb-i Dürrî, Sultan Gazi Mehmed Han zamanında elli bin sikke hâlis altına satın alınan pek kıymetli bir elmastır ki bulunduğu mecliste ışığının parlaklığından gözler bakmaya tahammül edemezdi. Sultan Ahmed Han da zaman zaman onu meclisinde bulundururdu. Ancak fânî dünya ziynetinden olmaktan ise, âhiret azığı olmasını daha münasip gören padişah onu, Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerinin mübârek kabr-i şerîflerine göndererek, mübarek vech-i şerîfleri cihetine konulmasını emretti.
Bu elması, altın bir varakın ortasına yerleştirip etrafına da 227 parça elmas dizilmesini emretti. Sonra bunu surre emîni ile gönderip yerine yerleştirtti.
Sultanların Kâbe-i Muazzama ve Ravza-i Mutahhara’ya sarf ettikleri büyük mallar ve hediye ettikleri kıymetli mücevherler, esasında fânî dünya süsünden ibarettir; o yüce makamların kıymetini artıramazlar. Ancak bundaki hikmet, o mübarek mahallere, Allah muhâfaza bir hâl gelip yenilenmesi yahut tamiri icap ederse bunların maddî değerleriyle yeni baştan yapılmasını sağlamak içindir.
İşte Sultan Ahmed Han da bu kabîl hizmetleri, sıdk ve ihlâs ile sırf Resûlullâh’ın şefaatine nâiliyet ümidiyle yapagelmiştir. Nitekim bu hediyesinin makbul olduğuna dâir bazı işaretler de görülmüştür. Şöyle ki Kâbe-i Muazzama’nın Altın Oluk’u yenilenip diğer bazı yerler tamir edildiğinde yenilenen eski parçalar, hürmet ile İstanbul’a getirtilmişti. Pâdişâh, vezir-i azam, Şeyhülislâm ve diğer ulemâ ile bu mukaddes emanetleri karşılamak için bir konaklık mesafeye çıktılar. Eşyalar, padişahın huzurunda açıldığında, teberrük için hürmetle onları öpüp yüz sürdü. Sonra sıkça ziyaret edebileceği bir mekâna koydurttu, bunlara emanetçi olarak da has oda hâdimlerinden takvâ ve salâhı bilinen Murtazâ isminde bir kimse vazifelendirildi. -Devamı var-
Hicrî: 20 Cemâziyelevvel 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder