قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُبْسَطَ لَهُ
فِي رِزْقِهِ أَوْ يُنْسَأَ لَهُ فِي أَثَرِهِ فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ. (خ)
رسول الله أفندمز (
صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر :" رزقنين
بركتلنمسى و اؤمرونون اوزاماسى كندسنى سوديرن كمسه ، صله ء رحم ده بولونسون (
آقراباسنى كوزتسين ، زيارت أتسين ) ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Rızkının bereketlenmesi ve ömrünün uzaması kendisini sevindiren kimse, sıla-i rahimde bulunsun
(akrabasını gözetsin, ziyâret etsin).” (Sahîh-i Buhârî)
Hicrî: 02 Şevval 1439 Fazilet
Takvimi
SILA-İ RAHİM: AKRABÂYA İYİLİK ETMEK
Rahm kelimesi, lügatte yakınlık, doğum yoluyla olan soy bağı demektir. Sıla-ı rahim de, akrabaları arayıp sormak, ziyâret etmektir. Gurbetteki kimsenin memleketini ziyârete gitmesi sıla-i rahimdir. Akraba ile görüşmek, onların muhtaç olanlarına yardım etmek, hasta olanlarını gidip ziyârette bulunmak, kayıp olanlarını araştırmak, kötülükte bulunmuş olanlarını affeylemek de sıla-i rahimdir.
Sıla-i rahim, vefa ve insanlık alâmeti olup en güzel ictimâî bir vazîfedir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Akrabalık bağını kesen kimse cennete (ilk girenler ile beraber) girmek ni’metine nâil olamaz.”
“Allâh’a itâat edilen şeylerde sevâbı sıla-i rahimden daha çabuk verilen hiçbir şey yoktur. Allâh’a isyân edilen amellerde de cezâsı isyan ve yalan yere yeminden daha çabuk verilen hiçbir amel yoktur.”
“Sadaka ve sıla-i rahim, Allah bunlarla ömrü ziyâdeleştirir ve kötü ölümü defeder.”
Rahm kelimesinin aslı rahmetten gelir. Sıla-i rahim, rahmet-i ilâhiyyeye sebep olur. Allâhü Teâlâ rahmetiyle kulları arasında üç bağ kurdu: Biri marifet (tanışmak), ikincisi ahid, üçüncüsü akrabalık bağıdır. Birbirlerini tanıyarak kardeş ve arkadaş olurlar. Ahd ile birbirlerine karşı âdilâne ve dürüst muâmele ederler. Akrabalık bağıyla da birbirlerini görüp gözetirler, iyilik ederler. Hazret-i Mûsâ şöyle niyâz etti:
“Yâ Rabbi, bana sıla-i rahim ile emrettin. Arzın doğusunda ve batısında benden uzakta olanlar hakkında ne yapayım.” Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Yâ Mûsâ, nefsin için sevdiğini onlar için de sev.”
Ka‘bü’l-Ahbâr Hazretleri, sıla-i rahmi kesen birinin bulunduğu bir meclisde durmaz, hemen oradan ayrılırdı. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) “Muhakkak rahmet-i ilâhiyye, aralarında sıla-i rahmi kesenin bulunduğu bir topluluğa inmez” buyurmuşlardır.
Velhâsıl: İslâmiyet akraba hukûkuna riâyeti bir vazîfe saymıştır. Onların arasında ihtilâfa, gönül kırgınlığına, dedikoduya sebep olacak şeylere meydan verilmemesini emretmiştir.
Sıla-i rahim, vefa ve insanlık alâmeti olup en güzel ictimâî bir vazîfedir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Akrabalık bağını kesen kimse cennete (ilk girenler ile beraber) girmek ni’metine nâil olamaz.”
“Allâh’a itâat edilen şeylerde sevâbı sıla-i rahimden daha çabuk verilen hiçbir şey yoktur. Allâh’a isyân edilen amellerde de cezâsı isyan ve yalan yere yeminden daha çabuk verilen hiçbir amel yoktur.”
“Sadaka ve sıla-i rahim, Allah bunlarla ömrü ziyâdeleştirir ve kötü ölümü defeder.”
Rahm kelimesinin aslı rahmetten gelir. Sıla-i rahim, rahmet-i ilâhiyyeye sebep olur. Allâhü Teâlâ rahmetiyle kulları arasında üç bağ kurdu: Biri marifet (tanışmak), ikincisi ahid, üçüncüsü akrabalık bağıdır. Birbirlerini tanıyarak kardeş ve arkadaş olurlar. Ahd ile birbirlerine karşı âdilâne ve dürüst muâmele ederler. Akrabalık bağıyla da birbirlerini görüp gözetirler, iyilik ederler. Hazret-i Mûsâ şöyle niyâz etti:
“Yâ Rabbi, bana sıla-i rahim ile emrettin. Arzın doğusunda ve batısında benden uzakta olanlar hakkında ne yapayım.” Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Yâ Mûsâ, nefsin için sevdiğini onlar için de sev.”
Ka‘bü’l-Ahbâr Hazretleri, sıla-i rahmi kesen birinin bulunduğu bir meclisde durmaz, hemen oradan ayrılırdı. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) “Muhakkak rahmet-i ilâhiyye, aralarında sıla-i rahmi kesenin bulunduğu bir topluluğa inmez” buyurmuşlardır.
Velhâsıl: İslâmiyet akraba hukûkuna riâyeti bir vazîfe saymıştır. Onların arasında ihtilâfa, gönül kırgınlığına, dedikoduya sebep olacak şeylere meydan verilmemesini emretmiştir.
Hicrî: 02 Şevval 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder